Page 113 - Gastronomi Dergisi
P. 113
GA STR O N O Mİ
mekân
bir lokasyon. Rehber kitaplar bölgeyi çok
iyi anlatıyor, bu sayede yerli turistten çok
yabancı turistin tercih ettiği bir lokasyon.
Belki de bu rehber kitapların sayesinde
keşfetti bizi Michelin denetmenleri.
Tarladan sofraya felsefenizi biraz anlatır
mısınız? Sisteminiz nasıl işliyor ve lezzet
için nelere dikkat ediyorsunuz?
“Tarladan sofraya” aslında süreç içerisinde
gelişti bizde. Mutfağımızda ‘’aşçılık okulu’’
mezunu bir aşçımız yok, mutfağımız
annemize emanet. Mevsimlik taptaze
sebzeleri ve Latmos’tan (Beşparmak
Dağı) topladığımız otları en doğal haliyle
sunduğumuz bir menümüz var. Öyle bir sürpriz oldu. “
süslü bir menümüz de yok ama hepsi
taze ve lezzetli. Meze kültürümüz hiçbir
zaman olmadı, geleneksel yöntemlerle Michelin’deki başarımız
hazırladığımız tencere yemekleri sunduk bizim için de çok büyük
misafirlerimize.
Halen daha kendi pul biberimizi, salçalarımızı
kendi yetiştirdiğimiz domates ve biberlerden
yapıyoruz. Tarhanamızı da kendimiz
hazırlıyoruz. Ata tohumlarını kullandığımız bir
tarlamız var. Yerel tedarik zincirimiz de var,
kendi yetiştiremediğimiz ürünleri onlardan
sağlıyoruz. Bizim için en önemli nokta ”
kendi yemediğimiz hiçbir şeyi mutfağımıza
sokmamak.
Menüde öne çıkan lezzetleriniz neler?
Misafirlerimiz ana yemek olarak çoğunlukla
yılan balığını, gölün levreğini, enginarlı dana
güveç ve kuzu güvecimizi tercih ediyorlar.
Kendimize has bir kızartmamız var, bunun
yanı sıra nohutlu ekşili pırasa gibi tencere
yemeklerimiz var. Milas yöresine ait
vekilharç, etli keşkek ve nohutlu ekşili köfte
de çokça beğenilenlerden.
Türkiye’de gelişen gastronomi sektörü
hakkında neler söylemek istersiniz?
Ülkemiz tam manasıyla bir gastronomi
cenneti, her yörenin kendine has mutfağa
sahip olması çok büyük bir zenginlik. Bunun
bilincinde olan yerel işletmeler menülerine
yöresel lezzetleri katarak farkındalık
sağlıyorlar. Sosyal meydanın ve gastronomi
yazarlarının da etkisiyle artık bu yöresel
lezzetlerin bilinirliği arttı.
113