Pandemi süreci ve yeşil dönüşümle birlikte resort otellerde yeni dönemin şifreleri neler olacak?
Her şey dahil hizmeti veren resortler yeni sezona hazır mı, eksiklikler neler, 3 yıla yayılacak turizmde yeşil dönüşüm süreci otelleri nasıl etkileyecek? Konunun uzmanlarıyla sorulara yanıt aradık.
Reklam
Özgür KARABOĞA
Turizm sektörü; konaklama, ulaşım ve gastronomi gibi tüm bileşenleriyle birlikte küresel ölçekte Kovid-19 pandemisinden en çok etkilenen sektörlerin başında geliyor. Türk turizmi de dünyayla paralel şekilde hem gelir hem ziyaretçi anlamında büyük düşüşler yaşadı. 2020 yılında hem ülkemize gelen turist sayısında hem de gelirlerde %65-70 düşüşler meydana gelirken bu durum pek çok tesisin uzun süre atıl kalmasına neden oldu. Bu süreçte gerek resort otellerin gerekse şehir otellerinin maliyetleri, hem tesislerin atıl kalmasına bağlı artan ihtiyaçlar hem de pandemiden dolayı oluşan koşullar nedeniyle arttı. Pandeminin başladığı Mart 2020 tarihinin yaz sezonunun hemen öncesine denk gelmesi, gıda stoğunu ve bağlantılarını daha önceden yapmış pek çok resort oteli zor durumda bıraktı. Aynı durum stoklu çalışmayan şehir otellerini ise çok fazla etkilemedi. Ne var ki kapanma süreci bu otellerin iş hacimlerini tıpkı resort otellerde görüldüğü üzere önemli ölçüde düşürdü.
Türkiye’de 2020 yılında uygulanması zorunlu hale getirilen Güvenli Turizm Sertifikası, aşılamanın yaygınlaşması ve sağlık alt yapısına duyulan güven neticesinde turizmde gözle görülür bir hareketlilik yaşanmaya başladı. Nitekim Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, 14 Aralık 2021 tarihinde TBMM Genel Kurulu’nda bakanlığının 2022 yılı bütçesine ilişkin yaptığı konuşmasında, "Türkiye'de bu yılki beklentimiz ziyaretçi sayısında yüzde 83 artışla 29 milyon turist, gelirde yüzde 100 artışla 24 milyar dolar gelir" açıklamasını yaptı. Bakan Ersoy, Ekim sonu itibarıyla Akdeniz'de en fazla ziyaretçi ağırlayan ülkenin Türkiye olduğunu da sözlerine ekledi.
Güvenli Turizm Sertifikası hareketlilik getirdi
Kovid-19 pandemisinin en fazla etkilediği sektörlerin başında seyahat-turizm endüstrisinin geldiğini belirten Akdeniz Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği (AKTOB) Yönetim Kurulu Başkanı Erkan Yağcı, bu durumun kaçınılmaz olarak Türkiye turizmini de olumsuz yönde etkilediğini söylüyor. Küresel bir sıkıntıyla karşı karşıya olunması gerçeğinden hareketle ilk olarak işleri yeniden başlattıklarını aktaran Yağcı, “Buradaki en önemli unsur Güvenli Turizm Sertifikası ve bunun uygulamaları oldu. Böylelikle son 1-1,5 yıllık dönemde turizmde hareketliliği sağlamış olduk. Özellikle güvenli turizm sertifikası, otellerimizde ve tesislerimizde ağırladığımız misafirlerimize sosyal mesafe, maske kullanmı ve hijyen unsurları gibi birçok önlemi yerine getirdiğimizi göstermemiz açısından çok önemli rol oynadı. Bir anlamda psikolojik bir işlev üstlendi” ifadelerini kullandı.
Antalya’nın her zaman olduğu gibi salgın döneminde de rüşdünü ispatladığına vurgu yapan Erkan Yağcı sözlerini şöyle sürdürdü: “Antalya 2020 ve 2021 yıllarında aldığı önlemlerle dünya turizm şehri olduğunu yeniden kanıtladı. Pandemi belirsizliklerin yoğun olarak yaşandığı bir dönem. Her ne kadar aşının geliştirilmesi turizm hareketinin başlaması için çok önemli olsa da aşılamanın dağılımı ve yeni varyantlara karşı göstereceği dayanıklılık önümüzdeki süreci belirleyecektir. Her şeyden önemlisi bizler turizme olan inancımızı hiçbir zaman kaybetmedik. Turizm bir umut sektörüdür. Aldığımız tüm önlemlerle sektörümüzü diri tuttuk, diri ve canlı tutmaya da devam edeceğiz.”
2021’de resort turizmini en iyi geçiren ülke Türkiye oldu
Dünyada özellikle de Akdeniz çanağında resort turizmini yapan ülkeler içinde Türkiye’nin 2021 yılını en iyi geçiren ülke olduğunu açıklayan Türkiye Otelciler Federasyonu (TÜROFED) Başkan Yardımcısı Bülent Bülbüloğlu, resort turizminin yanı sıra kültür ve spor turizminde de hareketli bir yıl geçirildiğini belirtiyor. Kapadokya ve Pamukkale bölgelerinde yılın hareketli geçtiğini söyleyen Bülbüloğlu, “Bu bölgelerde oteller açık kaldı, çarklar döndü. Aynı şeyi Antalya, Bodrum, Çeşme ve Fethiye’deki oteller için de söyleyebiliriz. Hem Güvenli Turizm Sertifikasyon programının hedef pazarlarda en iyi şekilde anlatılması ve tanıtılması hem de ülkemizin sağlık altyapısının pandemide başarılı olması bunda etkili oldu. Aşılamanın hızlı biçimde sürmesi de güven verici bir husus” diye konuşuyor.
Pandemi kuralları otellerde maliyet yükü yaratıyor
Kovid-19 pandemisiyle birlikte resort otellerde birçok önemli değişikler devreye girdi. Bunların içinde en çok öne çıkan uygulama ise, açık büfedeki ürünlere misafirlerin doğrudan ulaşmalarının engellenip servisin mutfak personelleri tarafından yapılmaya başlanması oldu. Bu uygulamanın gıda israfını azalttığına dikkat çeken Bülent Bülbüloğlu, “Açık büfe servisinde görev alan otel personeli misafin istediği kadar yemek veriyor. Böyle olunca da geri dönüşüm tabaklarında daha az artık ürün oluyor. Bu uygulamanın israfı azaltırken maliyetlerimizi ise çok fazla artırdığını söylemek gerekiyor. Özellikle personel ve hijyen için kullandığımız malzemeler ciddi maliyet kalemi yaratıyor. Pandeminin olmadığı normal bir zamana dönsek buna razıyız. Çünkü biz otelciler olarak Güvenli Turizm Sertifikası’nda ne varsa uygulamak zorundayız ve de uyguluyoruz. Ancak bunlar oldukça katı kurallar. Kültür ve Turizm Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, valilikler ve federasyonumuz bu kuralların uygulanıp uygulanmadığını yakından takip ediyor. Faaliyette olan bütün otellerin bu kuralları uyguladığını söyleyebilirim. Haliyle bu da otellerin maliyet yükünü artırıyor” ifadelerini kullandı.
2022’de personel sıkıntısı yaşanabilir
Turizm sektörünün paydaşları 2022 yılından hayli umutlu. Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’nın 42. Meslek Komitesi Genişletilmiş Sektörel Analiz Toplantısı'nda konuşan Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Yönetim Kurulu Başkanı Firuz Bağlıkaya, 2022 yılında 45 milyon ziyaretçi ve 35 milyar dolar turizm geliri hedeflediklerini belirtti. TÜROFED Başkan Yardımcısı Bülent Bülbüloğlu da pandeminin kontrol altına alınması ve her şeyin normal gitmesi durumunda yeni yılda Türkiye’ye yaklaşık 40 ila 50 milyon turistin gelebileceğini, otellerin fiziki altyapıları ya da kullandıkları ekipman-ürün bağlamında bu talebe hazır olduklarını ifade ediyor. En büyük sorunun personel yetersizliği konusunda yaşanabileceğine işaret eden Bülbüloğlu sözlerini şöyle sürdürüyor: “Pandemi döneminde yaklaşık 200-300 bin kişinin turizm sektöründen ayrıldığını söyleyebilirim. Zaten sektör toplamda 1,5 milyon kişiyi istihdam ediyor. Bu da yaklaşık yüzde 20-25’lik iş gücü kaybı anlamına geliyor. Özellikle servis ve mutfak kısmında kayıplarımız hayli yüksek. Personel kaybının telafisi noktasında Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı’nın üniversitelerin turizm bölümleri ve mesleki turizm liselerinden stajyer çalıştırılmasıyla ilgili bir proje hazırladıklarını biliyoruz. Umarım bu yolla personel sıkıntısını aşarız ama kolay olmayacak.”
Turizmde 3 yıla yayılacak yeşil dönüşüm süreci başlıyor
Pandemiyle birlikte “sağlık ve güvenlik” turizmde tüketici tercihlerinde hiç olmadığı kadar ön plana çıktı. Geçtiğimiz yıl 30 oda ve üzerindeki tesisler için zorunlu hale getirilen Güvenli Turizm Sertifikası, Türkiye’nin hızlı ve iyi geliştirdiği bir araç olurken uluslararası arenada çok da iyi tanıtıldı. Bu durum ülkeyi ziyaret eden turist sayısının yükselmesinde önemli rol oynadı. 25 Kasım 2021 tarihinde Antalya’da gerçekleştirilen 11. Resort Kongresi'nde konuşan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Güvenli Turizm Sertifikası’nı 3 yıla yayarak Güvenli ve Yeşil Turizm Sertifikası olarak değiştireceklerini açıkladı. Peki turizmde yeşil dönüşüm olarak adlandırabileceğimiz bu süreç ne anlama geliyor, otelcilik sektörü bu gelişme hakkında neler düşünüyor?
Türkiye’nin Paris İklim Anlaşması’nı kabulü ve “net 0 emisyon” yaklaşımının benimsenmesiyle birlikte tüm sektörlerde yeşil dönüşüme ilişkin yol haritasının belirlenmesi üzerine çalışmalara başlandığını anlatan Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği (TTYD) Yönetim Kurulu Başkanı Oya Narin, Güvenli Turizm Sertifikası’nın, Güvenli ve Yeşil Turizm Sertifikası olarak değiştirilmesinin de bu yaklaşımın bir uzantısı olduğuna vurgu yapıyor. Turizmde gerek endüstri gerekse tüketici tercihlerinde bir süredir sürdürülebilir turizme doğru bir yönelim olduğuna dikkat çeken Narin, “Bununla birlikte, yeşil dönüşümün sağlanabilmesi için turizmde bir vizyon olarak benimsenmesi, buna göre bütüncül bir yol haritasının oluşturulması, yatırım ve işletmelerin bu anlayışa paralel şekilde desteklenmesi gerekmektedir. Bu yol haritasının turizm sertifikası da dahil tüm aşamalarının sektörle işbirliği içerisinde geliştirilmesi en elverişli ve en uygulanabilir önerilerin oluşturulabilmesi açısından önem taşımaktadır. Biz de TTYD olarak bu sürece elimizden gelen katkıyı sağlamaya hazırız” diyor.
“Çevre dostu oteller olmazsa olmazımız”
Otellerde yeşil dönüşümün mutlaka gerçekleşmesi gerektiğinin altını çizen TÜROFED Başkan Yardımcısı Bülent Bülbüloğlu ise, “Çevreye saygılı ve doğa dostu oteller günümüzde olmazsa olmaz öneme sahip. Eğer ülkemize gelir seviyesi yüksek turistin gelmesini hedefliyorsak hizmet anlayışı ve tesis özellikleri bakımından onlara hitap etmemiz gerekiyor. Bunun da yolu yeşil dönüşümü gerçekleştirmekten geçiyor. Söz konusu bu dönüşümün içinde otellerin mutfaklarındaki yanık yağdan tutun da kullandığımız enerjinin içindeki yenilenebilir enerji oranına ve kullandığımız sudaki tasarruf miktarına kadar birçok parametre var. Yataklardaki çarşafın kalitesinden personelin eğitimi de yine bu sürecin birer parçası. Sektör olarak yeşil dönüşüm sürecine gireceğiz. Bu noktada gerekli olan kaynağın da yaratılacağına inanıyoruz” şeklinde açıklamalarda bulunuyor.
Konaklama endüstrisi karbondioksit emisyonunu yüzde 21 artırıyor
2015 yılından bu yana otel sahiplerine yatırımlarında planlamadan yatırıma, açılıştan işletmeye, projenin her aşamasında uluslararası standartlarda danışmanlık ve işletme şirketi hizmeti veren TD Hospitality’nin Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Döşkaya, sürdürülebilir turizm için Güvenli ve Yeşil Turizm Sertifikası’nın çok önemli olduğunu belirtiyor. Doğal kaynakların her geçen gün azaldığı bir dünyada insanoğlunun hiçbir şey yokmuş gibi davranamayacağını aktaran Döşkaya, “Bu uygulama hayata geçtiğinde otellerin tasarlanması, geliştirilmesi ve işletme aşamasında su ve enerji tasarrufu sağlanacağı gibi, doğaya özen gösteren ve geleceğe uygun uzun ömürlü otellere sahip olacağız. Ayrıca Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü’nün 2007 verilerine göre, konaklama endüstrisi dünyadaki karbondioksit emisyonunu yüzde 21 oranında artırmaktadır. Turizm, ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan toplumlara birçok önemli katkıda bulunurken bu özelliğinden dolayı doğal çevreye zarar vermesinden korkulan bir sektördür. Dolayısıyla turizmde yeşil pazarlama faaliyetlerinin gerçekleştirilmesi bu zararın önüne geçilmesinde önemli rol oynayacaktır. Yeşil yıldız belgeli oteller, dünyayı korumak için maddi tasarruf sağlarken, aynı zamanda su tasarrufu, enerji tasarrufu ve katı atıkların azaltılmasına yönelik programlara katılmaya istekli yöneticileriyle çevreyle dost işletmelerdir” diyor.
Şefler değişimi nasıl yorumluyor?
Dilerseniz biraz da Kovid-19 pandemisi sürecinin resort otellerin mutfaklarına ve yeme-içme servislerine yansımalarına bakalım. Antalya’nın önemli resort otellerinden Crystal Hotels Resort’te Executive Chef olarak görev yapan Abdi Gündüz, pandemiyle birlikte başlayan açık büfe hizmetlerinin aşçılar ve mutfak personelleri tarafından verilmesi uygulamasının önemli bir iş yükü oluşturduğunu ve bu çerçevede açık büfelerin yeniden yapılandırıldığını belirterek, “Açık büfelerimiz pandemi dönemine uygun hale getirilerek yaşanan olumsuzlukların ortadan kaldırılması sağlandı. Pandemi dönemi öncesi açık büfelerimizde misafirlerimize hizmet veren çalışma arkadaşlarımızın sayısı 35 ile 40 arasında değişirken pandemi döneminde bu sayı 55-60’e çıktı” diyor. Açık büfe servisinin aşçılar tarafından yapılmasının gıda israfını yüzde 30 oranında azalttığı yönündeki açıklamaları değerlendiren Gündüz, “Doğrudur, böyle bir israfın azaldığını ben de belirtmek isterim. Ancak bunun tüm otellerimiz için geçerli bir yüzde olmadığını düşünüyorum. Örneğin Orta Doğu ve Türk misafirleri ağırlayan bir otelde bu oranın yüzde 30 değil de, ancak yüzde 5 ile yüzde 10 arasında olduğunu düşünüyorum. Yanlış anlaşılmasın kültürel alışkanlıklar burada etkili oluyor. Türk ve Orta Doğu ülkelerinden gelen misafirlerimiz genellikle büyük porsiyonlar halinde yiyeceklerini bizden talep ediyorlar. Bu da israfa yol açıyor” ifadelerini kullanıyor.
“Yüksek teknolojili ürünler mutfaklarda iş verimliliği yaratır”
Abdi Gündüz, resort otellerin yeşil dönüşüm sürecine ilişkin bazı değerlendirmelerde de bulundu. Öncelikle yeşil dönüşüme neden ihtiyaç duyulduğunun net bir biçimde anlatılması gerektiğini kaydeden Gündüz, “Yeşil dönüşümün amacı ve kapsamı konusunda bir talimat oluşturulup çalışma arkadaşlarımız bilgilendirilmelidir. Ekipman ve demirbaş kullanımı eğitimi, atık ayrıştırma eğitimi, enerji tasarrufu eğitimi ve çalıştığımız alanların verimli kullanılmasına yönelik eğitimler verilebilir. Bunlar uygulamalı ve peryodik olarak tekrarlanan eğitimler olmalı” diye konuşuyor.
Yeşil dönüşüm sürecinde mutfaklarda yapılması gerekenler hakkında bilgi veren Gündüz şunları söylüyor: “Kullanmakta olduğumuz ekipmanların günlük, aylık, yıllık bakım ve temizlikleri düzenli olarak yapılmalıdır. Mutfaklarımızın olmazsa olmazları olarak gördüğümüz fırın, ocak ve dolap gibi ekipmanlar, yapılan bakıma ve ürün kalitesine göre 8 yıl ile 10 yıl arasında yıpranabilir. Yıpranan ve kullanılamayan ekipmanlar geri dönüşüme gönderilerek değerlendirilmektedir. Mutfakta yüksek teknolojili ürünleri kullanmamız hem iş yükümüzü azaltıp hem de hızlı ve seri hizmet vermemizi sağlayabilir. Bu ürünlere duman tutucu elektrostatik filtreyi örnek gösterebilirim.”
“Yemek servislerinde ilk başlarda çok zorlandık”
Antalya’nın önemli resort otellerinden Wome Deluxe Hotel’in Executive Chef’i Ahmet İleri ise, pandemide başlayan açık büfe servislerinin aşçılar tarafından verilmesi sürecinde ilk başlarda bazı belirsizlikler yaşandığını ancak zamanla uygulamanın yerli yerine oturduğunu ifade ediyor. Aşçıları en çok misafirlerin yemek alırken bir türlü karar verememelerinin yorduğuna dikkat çeken İleri, son dönemlerde bu konuda da sorunların aşılmaya başladığını anlatıyor. Otellerin kalifiye personeli elinde tutmalarının çok önemli bir husus olduğunu vurgulayan İleri, “Her geçen yıl personel bulmak daha da zorlaşmaya başladı. Personel üretecek ve dağıtacak, pişirdiği yemekler lezzetli olup kabul görecek ve operasyon aksamayacak. Bunun için personelin mutlu olması ve otel yönetimiyle sağlıklı bir ilişkisinin olması gerekiyor” diyor.
Resortlerde kişiye özel mutfaklar önem kazanacak
BDO Hospitality Consulting Kurucu & Yönetici Ortak Mehmet Önkal, pandemide otellerde zorunlu olan kuralların ve uygulamaların kalıcı hale getirilmesi gerektiğini düşünüyor. Bunların başında misafirlerin açık büfedeki ürünlere doğrudan ulaşmalarının engellenmesi geldiğini anlatan Önkal, “Gözlemlerime dayanarak bu uygulamanın hijyen yanında israfı azaltarak tesislere önemli bir tasarruf sağladığını söyleyebilirim. Kanımca bu da uygulamanın devam ettirilmesi gerekliğinin en önemli nedenlerinden biri” ifadelerini kullanıyor. Günümüzde sürdürülebilirlik ve yeşil dönüşüme turizm alanında da çok önem verildiğini anlatan Önkal, “Öyle ki misafirler bilhassa bu özellikleri olan tesisleri tercih etmektedirler. Bunun yanın sıra gıda açısından tercihler de değişiyor. Örneğin organik ve vegan yiyecekler öne çıkıyor. Resort otellerde daha özel ve kişiye yönelik “pop-up kitchen” öne çıkabilir. Açık mutfak ve teppenyaki hizmeti sıkıntı yaratabilir” şeklinde konuşuyor.
Otellerin ürün taleplerinde artış var
Turizm sektörünü olumsuz etkileyen Kovid-19 pandemisi doğal olarak bu sektöre ürün tedariği sunan firmaların çalışmalarına da yansıdı. Otesan Otel Ekipmanları Yönetim Kurulu Başkanı Selim Tülek, “Ürün tedarik ettiğimiz firmalar pandemide aç-kapa yaptıkları için işletmeler tam kapasite üretim yapamadı. Dolayısıyla sektör sorunlu bir sezon geçirdi, spesifik olarak değil genel bir tedarik sorunu yaşandı” diyor. Pandemi sebebiyle Türkiye turizminde yaşanan 2 yıllık daralma sonrası 2022’de büyük bir hareketlilik yaşanacağına inandıklarını açıklayan Tülek, “Bu sebeple turizm sektörü diğer sektörler gibi kendini yenilemek, yeni ürünlerle müşterilerine değişikler ve sunumlar yapmak durumunda. Bulunduğumuz tarih aralığı resort otellerin bütçe çalışmalarının olduğu bir dönem, talep çok yoğun ve yeni yılın başı itibariyle listeler/siparişler netleşmeye başlar. Ancak döviz kurlarından kaynaklanan aşırı dalgalanma ve değer artışına bağlı ürün fiyatları günlük değişiyor. Bu durum maalesef bizleri ve sektörü olumsuz etkiliyor” diye konuşuyor.
Firma olarak ürün portföylerini gerek ithal, gerekse yerli yeni birçok ürünle genişlettiklerini söyleyen Selim Tülek, “Bunlardan biri olan Flavour Blaster özellikle otel barlarında ve son dönemde restoranlarda çok tercih edilen bir cihaz. Türkiye bayiliğini yaptığımız bu ürünü sektöre kazandırmaktan son derece mutluyuz. Büyük bir açığı kapatacağına inanıyoruz. Aldığımız talep ve satış rakamları da bizi haklı çıkardı” diyor.
Dedeman Otelleri elektrik tüketimini yeşil enerjiden karşılayacak
Sürdürülebilir turizm kapsamında hayata geçirdiği projelerle yeniliklere imza atan Dedeman Hotels & Resorts International, CK Enerji ile yaptığı iş birliğiyle birlikte bundan böyle Türkiye’deki tüm otellerinde kullandığı enerjinin yüzde 100’ünü yeşil enerji kaynaklarından karşılayacak. Sıfır karbon emisyonu hedefiyle yapılan anlaşma sonucunda tüm otellerine Uluslararası Yenilenebilir Enerji Sertifikası (I-REC) alan marka, CK Enerji’yle yüzde 100 yenilenebilir enerji kullanımına geçen Türkiye’nin ilk turizm markası oldu. Dedeman Hotels & Resorts International Sürdürülebilirlik Komitesi Başkanı Serdar Küçükyıldız, “Aldığımız bu kararla fosil yakıt, doğal gaz, kömür gibi kaynaklardan üretilen elektriğin karbon salınımını yüzde 99’un üzerinde azaltmış olma hedefimizin yanında, yıllık 20 milyon KWh’yi bulan elektrik tüketimimizin tamamını yeşil enerji kaynaklarından karşılayacağız” ifadelerini kullanıyor.
Otellerde uygulanan pandemi önlemleri
- Otel personellerinin bilinçlendirilmesi amacıyla zorunlu hijyen eğitimlerine ek olarak Kovid-19 eğitimleri iş yeri hekimi tarafından ve iç işleyiş kapsamında verilmeye başladı.
- Mutfak bölümlerinde eldiven ve galoş kullanımlarına maske kullanım zorunluluğu eklendi.
- Tesislerin tamamı ve bölümlerde sosyal mesafe gereği kişi kapasiteleri belirlenerek kalabalık ortamların oluşmasından kaçınıldı.
- Mutfak hazırlık alanlarına mutfak çalışanları haricindeki kişilerin girişi önlendi.
- Her birim ve bölüme el ve yüzey dezenfektanları temin edildi.
- Açık büfelerde yemek servisi sadece aşçılar tarafından verilmeye başlandı. Böylece aynı ürüne ve ekipmanlara sıklıkla temas engellendi.
- Havalandırmalara UVC takıldı.
- Salon tipi klimalara HEPA filtre takıldı.
- Tesis genelinde ve büfelerde gidiş-geliş yönlendirmeleri yapıldı, sosyal mesafe gereği bekleme noktaları belirlendi ve uygulanmasına başlandı.
- Ateş ölçümleri ve HES kodu sorgulamaları yapıldı.
- Personellere toplu aşılama gerçekleştirildi.
- Etkin olarak yapılan atık ayrıştırmalara ek olarak tıbbi atık olarak adlandırılan maske, eldiven atıkları birbirinden ayrı olarak toplanmaya başlandı.
- Menanj takımları, masa örtüsü kullanımı kaldırılarak temas en aza indirildi.