Şule Ertürk : Gastronomi ve mimari kültür turizmi iç içe geçti
Türkiye’de tasarıma verilen değer gün geçtikçe artıyor. Her alanda olduğu gibi mimari alanda da sürdürülebilirlik en önemli yaklaşımların başında geliyor. Sorularımızı yanıtlayan Slasharchitects’ten Şule Ertürk, Türkiye’nin global ölçekteki tasarım kalitesinden geri kalmayan bir noktada olduğuna dikkat çekiyor.
Reklam
Fevziye SALAŞ
Konseptten uygulama aşamasına tüm tasarım kararlarını, projeye özgü zorlukların üstesinden gelmek ve kullanıcılarının beklentisinin ötesinde sıra dışı mekânlar inşa etmek için kurgulayan Slasharchitects, ulusal ve uluslararası alanda mimari, iç mimari, mobilya tasarımı ve kentsel tasarım alanlarında projeler üretiyor. Sorularımızı yanıtlayan Slasharchitects kurucusu Mimar Şule Ertürk, özellikle Horeca sektöründe yaşanan değişim ve dönüşümler konusunda da görüşlerini bizlerle paylaştı.
Kısaca sizi ve slasharchitects’i tanıyabilir miyiz?
Lisansımı Yıldız Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nde tamamladıktan sonra, Y.T.Ü. Bilgisayar Destekli Tasarım Bölümü’nde yüksek lisans eğitimine başladım. Paris Ecole Spéciale D’architecture’de Parametrik Tasarım üzerine çalışmalarımı devam ettirdim.
Türkiye’de farklı ofis ve mimari ölçeklerde çalıştıktan sonra, Ateliers Jean Nouvel ofisinde tasarım departmanında konsept geliştirme ve ileri modelleme teknikleri üzerine çalıştım. Paris'te kaldığım süre boyunca, École Spéciale d’Architecture’de Computational Urban Design dersleri, sonraki Türkiye serüvenimde ise Bilgi Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Bahçeşehir Üniversitesi gibi okullarda ders ve konferanslar verme fırsatım oldu. 2013 yılından beri ise kurucusu olduğum Slasharchitects ile çalışmalarımı sürdürüyorum.
Slasharchitects ise mimarlığı kentsel, işletimsel ve mekânsal potansiyelleri ortaya çıkartmak için ara yüz olarak kurgulamayı hedefleyen, yenilikçi ve dinamik bir mimarlık ofisi. Tasarlanabilir her konu ve ölçeği girift bir şekilde ele alarak, hepsine aynı hassasiyette yaklaşımı önemser. Konseptten uygulama aşamasına tüm tasarım kararlarını, projeye özgü zorlukların üstesinden gelmek ve kullanıcılarının beklentisinin ötesinde sıra dışı mekânlar inşa etmek için detaylıca kurgulayan Slasharchitects, 2013 yılından bu yana ulusal ve uluslararası alanda mimari, iç mimari, mobilya tasarımı ve kentsel tasarım alanlarında projeler üretiyor.
Horeca sektörü projeleriniz arasında nasıl bir ağırlık oluşturuyor?
Mimarlık ve iç mimarlığın her alanında projeler geliştiriyoruz. Ticaret-mağaza sektörü, sağlık sektörü (özellikle diş ve estetik klinikleri), konut, ofis fonksiyonlarının yanı sıra horeca sektöründe de çalışmalarımız mevcut. Bu işlerimiz de kendi içlerinde restaurant, kokteyl bar, beach club gibi çeşitlenmelere sahip.
Bugünün dünyasında; restoran, cafe, oteller, v.b için yeni mimari trend ve yaklaşımlar konusunda neler söylersiniz?
Eskiden daha çok tercih edilen; tamamen bitmiş, tek bir dokunuş yapmaya müsaade etmezmiş gibi görünen tasarımlar yerine artık daha çok yaşayan, içindeki kullanıcıyla birlikte bir ruha bürünen, zamanla kendi kendini tamamlayan tasarımların revaçta olduğunu söyleyebilirim.
Günümüz mekânlarının değişim ve/veya dönüşümünü tasarım boyutuyla nasıl görüyorsunuz?
Artık herkes daha düşünülmüş, özenle tasarlanmış mekânlara sahip olmak veyahut bu mekânlarda kullanıcı olarak vakit geçirmek istiyor. Dolayısıyla bu ortaya çıkan mekânların kalitesine de yansıyor. Kullanıcı yeni tatlar keşfetmek isterken aynı zamanda yeni yerler de görmek istiyor. Bu noktada gastro turizmin ve mimari kültür turizminin de iç içe geçtiğini düşünüyorum. Haliyle gastronomi mekânları da biricik, merak uyandıran, tek bir fonksiyon ve hizmet dışında farklı ilgi çekici ögeler de barındıran yerler haline gelmeye başladı.
Türkiye bu alanda dünya ile kıyaslanabilecek bir noktada mı? Varsa bugün için mimari anlamda trend ve yaklaşımlar neler?
Kesinlikle. Türkiye’de tasarıma verilen değerin gün geçtikçe arttığını görüyoruz. Global ölçekteki tasarım kalitesinden geri kalmayan bir noktada olduğumuzu söyleyebilirim. Bugün, dünya için her alanda en önemli yaklaşımın sürdürülebilirlik olması gerektiği düşüncesindeyim. Tabi ki mimarlık da bu kavramın kendine yer bulabildiği en önemli alanlardan biri. Geri dönüştürülebilir sistem kullanımı, yerel malzeme ve iş gücünün değerlendirilmesi, doğaya minimum zarar vererek üretim yapmanın yalnızca bugünün değil her günün “trend”i olması gerektiğini düşünüyorum.
Konsept oluşturulurken yatırımcı ve mimar açısından süreç nasıl işliyor? Restoran, cafe veya otel projelerinde Türkiye’de siz mimarlar yeteri kadar etkin, söz sahibi mi?
Mimarın müşteri ile ilişkisinin en önemli olduğu sektörlerden biri Horeca. Çünkü işletmecinin kendi deneyimleri doğrultusunda taşıdığı ve mekânına yansıtmak istediği bir bilgi birikimi oluyor, bunu kendi tasarımımızla ortak paydada buluşturmaya çalışıyoruz. Açıkçası müşterilerimizden fonksiyonel ve estetik açıdan, tüm istek ve ihtiyaçlarını dinledikten sonra özgür bir şekilde tasarımımızı gerçekleştiriyoruz. Bir projenin sağlıklı ilerleyebilmesi için karşılıklı fikir alışverişi ve güven şart. Ne mutlu ki şimdiye kadar çalıştığımız tüm müşterilerimiz bize sonuna kadar güvenip projeyi emanet etmiştir, haliyle bu ilişkinin sonunda iki tarafın da memnuniyetiyle sonuçlanan işler çıkıyor.
Projelerdeki mutfak tasarımında şeflerle veya endüstriyel mutfak firmaları ile iş birliğiniz vardır diye tahmin ediyorum…
Kesinlikle. Horeca sektöründe en önemli şeylerin başında belki de “işin mutfağı” geliyor. Tasarım ne kadar başarılı olursa olsun, operasyonun ana çekirdeği fonksiyonel anlamda iyi bir şekilde işlemezse, o tasarımın hiçbir önemi kalmaz. Bu nedenle o işleyişe en çok hâkim olan şeflerle mutlaka sıkı bir iletişim içinde oluyoruz. Endüstriyel mutfak konusunda da aynı şekilde, deneyimine ve bilgisine güvendiğimiz birkaç firma ile koordineli bir şekilde çalışıyoruz.
Horeca sektöründe son dönemde hangi projeleri hayata geçirdiniz?
Horeca sektöründeki işlerimizden birkaçı olarak; Nişantaşı’nda yaptığımız eski bir marka olmasına rağmen mekânına ve kimliğine güncel bir dokunuş yapmak isteyen Milano Gourmet Restaurant ve Şarküteri projesini; Mersin Marina’da yeni bir marka olarak doğan ve şu an tüm şehrin odak noktası haline gelen Paradiso Palms Kokteyl Bar projesini; yine kendine has bir tarzı olan The North Shield’in Bahçeşehir şubesinde yaptığımız, mekânı daha yaşayan, canlı ve hareketli hale getiren müdahaleleri; Mısır’da İskenderiye’de müthiş bir sahil kıyısına oturan Barbarossa Beach Club projesi kapsamında yaptığımız Yunan Restaurant’ını sayabilirim.
Ofis olarak gelecek planlarınız neler? Yakın dönem için ufukta yeni projeler var mı?
Güncel olarak üzerinde çalıştığımız projeler arasında; Dubai ve Beverly Hills-Kaliforniya’da diş klinikleri, Şile’de bir konut projesi, İstanbul’da bir restaurant ve bir tekstil markası showroomu bulunuyor.
Mimari ve iç mimari projelerin yanı sıra SLASH markası adı altında yaptığımız mobilya tasarımları ile meslekteki deneyimlerimizi daha küçük ölçekte yansıttığımız yeni bir projemiz var; şu sıralar bunun heyecanını ve yoğunluğunu yaşıyoruz.
www.slasharchitects.com