Endüstriyel mutfaklarda  standartlar yeniden şekilleniyor

Endüstriyel mutfaklarda standartlar yeniden şekilleniyor

4.03.2024 15:31:12

Atahan Madeni Eşya Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Atalay ile firmanın başarı yolculuğunu ve sektörün dinamiklerini masaya yatırdık. Atalay’ın İstanbul Üsküdar’ın tarih kokan sokaklarında başlayan hayat yolculuğu, onu sadece İstanbul’un değil, aynı zamanda Türkiye’nin girişimcilik ve sanayi alanındaki önemli figürlerinden biri yaptı. Aile şirketinde edindiği deneyimler ve Trabzon Maçka’dan İstanbul’a uzanan zanaatkar kökenleri, Hüseyin Bey’in iş dünyasındaki başarılarının temelini oluşturmuş.

Hüseyin Bey, sizi tanıyabilir miyiz? 

1953 yılında, İstanbul’un tarih kokan sokaklarından birinde, Üsküdar’da dünyaya geldim. Çocukluğum, Boğaziçi’nin eşsiz manzarası ve semtin tarihi dokusunun içinde geçti. Okul yıllarım, Pertevniyal Lisesi’nin disiplinli ve bilgiye susamış koridorlarında şekillendi. Mimarlık fakültesine adım atarken, hayallerim ve hedeflerim bana rehberlik etti. 

Eğitimim boyunca hem teorik bilgileri hem de sanatın ve tasarımın sınırsız dünyasını özümsedim. Üniversite yıllarımda, ailemizin inşaat firmasında aktif rol almaya başladım. Kadıköy ve Üsküdar’da, toplumun yaşam alanlarını şekillendiren konut projelerine katkıda bulundum. Her bir tuğla hem bir öğrenme fırsatı hem de aile mirasına katkımdı. Askerlik görevimi tamamladıktan sonra, Beyazıt’taki bakırcılar çarşısında yer alan aile işletmemizde çalışmaya başladım. Bu süreç, atalarımızın Trabzon Maçka’da başlattıkları bakır ve alüminyum işlerinin zengin tarihini keşfetmemi sağladı. İstanbul’a uzanan bu yolculuk hem kültürel bir mirasın devamı hem de aile işletmesinin geleceğine yön veren bir dönemeç oldu.

 Kariyerinizin başlangıç süreciyle ilgili neler söylemek istersiniz?

 Kariyerime, aile şirketimizde vasıfsız bir çırak olarak atılmış ilk adımlarla başladım. Bu hem zorlu hem de öğretici bir başlangıçtı. Üniversite eğitimime başladığımda, imalat alanında çalışmaya başlamam, teorik bilgileri pratikte uygulama fırsatı verdi. Ancak, bu süreçte bir işçi gibi çalışmanın getirdiği zorluklar da vardı. En paslı ve zorlu ortamlarda çalışmak, fiziksel ve zihinsel olarak beni sınadı. İmalathanenin gürültüsü, metalin keskin kokusu ve makinaların sürekli gürültüsü, her günün sonunda yorgun ama bir o kadar da öğrenmiş olarak eve dönmemi sağlıyordu. Dedem, iş hayatının sadece başarılarla dolu parlak bir yol olmadığını, zorluklarla dolu bir maraton olduğunu öğretti. Her işin en alttan başlanarak öğrenilmesi gerektiğini vurgular, “İşin başlangıcından öğren, hak ettiğinde mevki atla” derdi. Bu öğüt, kariyerimde sabır ve alçak gönüllülüğün önemini anlamama yardımcı oldu. Dedemin rehberliği, her adımımda dikkatle ve titizlikle ilerlememi sağladı.

Aile şirketinizin gelişimi nasıl oldu? 

Bizim hikayemiz, Karadeniz’in serin sularına nazır, Trabzon’un Maçka ilçesinde başladı. Dedem ve ondan önceki nesiller, bakır ve alüminyum işlerinde usta kişilerdi. Onların ellerinde şekillenen her eser hem bir sanat eseri hem de kullanışlı bir araç olarak yaşam alanlarımızda yerini alırdı. Zamanla, bu zanaat İstanbul’a taşındı. İstanbul’un dinamik yapısı, işimizin gelişimi için yeni fırsatlar sundu. 

 Ailemiz, İstanbul’un ekonomik ve kültürel potansiyelini göz önünde bulundurarak, işlerimizi bu büyük metropolde genişletme kararı aldı. Bu süreçte, geleneksel zanaatımızı koruyarak, modern dünyanın gerekliliklerine uyum sağlama çabası içinde olduk. 1900’lü yılların başında başlayan aile hikayemizde, dedem Merhum İbrahim Atalay’dan daha sonrasında da babam Celal Atalay’dan aldığımız bayrağı kardeşim Cengiz Atalay ile beraber oğullarımıza ulaştırabilmenin dünyada yaşanabilecek az sayıda mutluluktan biri olduğunu düşünüyor ve bununla iftihar ediyorum. 

İşletmenizin fiziksel genişlemesi ve Çanakkale Biga’daki yeni tesisiniz hakkında bilgi verebilir misiniz?

 İstanbul Topkapı’daki iş yerimizin fiziksel olarak genişlemesi, işimize olan talebin artışının bir göstergesi. Yandaki binaları kiralayarak iş alanımızı genişlettik, bu da bize daha fazla müşteriye hizmet verme ve daha büyük projeler üstlenme imkanı sağladı. Burası aynı zamanda yurt dışı misafirlerimiz için bir showroom görevi de görüyor. İstanbul, bir iş insanı için hem zorlayıcı hem de fırsatlarla dolu bir şehir. Burada olmanın en büyük avantajı, hızlı ve dinamik bir servis imkanı sunabilme yeteneğidir. Bu dinamizm, işimizde de yenilikçi ve hızlı hareket etmemizi gerektiriyor. Ancak şehrin trafiği gibi ciddi sorunları da göz ardı edemeyiz. İstanbul’un yoğun trafiği, zaman zaman işlerimizin akışını yavaşlatabiliyor, planlarımızı aksatabiliyor. 2021 yılında Çanakkale Biga’da yeni bir tesis kurduk. Biga’daki bu yeni merkez, modern imkanlarla donatılmış olup, şirketimizin genişleyen vizyonunu ve küresel pazardaki yerimizi yansıtıyor.

Şirketinizin global pazardaki yeri ve ihracat başarıları üzerine düşünceleriniz nelerdir?

 Şirketimiz, uluslararası bir pazarın parçası olma yolunda önemli adımlar attı. Şu anda 16 farklı ülkeye ihracat yapıyoruz. Bu coğrafyalar arasında İrlanda ve İsveç gibi Kuzey Avrupa ülkeleri de bulunuyor. Aynı zamanda, Orta Doğu pazarında da etkin bir rol oynuyoruz. Bu başarı, sadece ürünlerimizin kalitesini değil, aynı zamanda farklı kültürler ve pazar dinamiklerine uyum sağlama kabiliyetimizi de gösteriyor. Şirketimizin ilk ihracat adımları 1950’li yıllarda atıldı. Babam ve dedem, Almanya’ya bakırdan yapılan tencere, tava, sürahi ve ibrik göndererek bu yolu açtılar. O dönemde bu ürünler günlük kullanım için tasarlanmıştı, ancak günümüzde daha çok süs eşyası olarak değer görüyorlar. İlk ciddi ihracatımızı ise salad barlarla gerçekleştirdik. Bu proje hem şirketimiz için bir dönüm noktası oldu hem de bana büyük bir gurur yaşattı. İhracat sürecinde, ürün kalitesinin yanı sıra müşteri istekleri ve beklentilerini anlamak da büyük önem taşıyor. Her ülkenin kendine has bir pazar yapısı var ve biz bu yapılara uyum sağlamak için sürekli araştırma ve geliştirme yapıyoruz. Yurt dışında başarılı olabilmek için, ürünlerimizi müşterilerimize en iyi şekilde anlatmamız ve onların ihtiyaçlarına cevap verecek çözümler sunmamız gerekiyor. Gelecekte ihracat ağımızı daha da genişletmeyi hedefliyoruz. Şu anda 16 ülkeye ihracat yapıyor olsak da bu sayıyı artırmak ve ürün yelpazemizi daha da çeşitlendirmek istiyoruz. Bu süreçte, sürdürülebilir ve etik iş ilişkilerini ön planda tutarak, şirketimizin küresel çapta tanınır bir marka haline gelmesini hedefliyoruz.

Sektörün geleceği ve gelişen teknolojinin rolü üzerine görüşleriniz nelerdir?

 Sektörümüz hızlı bir dönüşüm ve gelişim sürecinde. Özellikle teknolojinin ilerlemesi, endüstriyel mutfak sektöründeki standartları yeniden şekillendiriyor. Artık, ürünlerin sadece işlevsel olması yeterli değil; onların aynı zamanda fark yaratması, yenilikçi ve kullanıcı dostu olması gerekiyor. Yemek servis sürelerinin hızlanması ve sunumun önem kazanması gibi trendler, sektörün dinamiklerini belirleyen ana faktörler arasında yer alıyor. 

 Geleneksel Osmanlı yemeklerinin zengin ve kokulu baharatları, yemek servisinin yapıldığı alanlarda etkileyici bir atmosfer yaratıyor. Bu durum, mutfak tasarımlarında havalandırma sistemlerinin önemini artırıyor. Eskiden hastane mutfaklarının zemin katta olması, yemeğin kokusunun yayılmasını önlemek için bir çözümdü. Ancak şimdi bu mutfaklar daha yüksek katlara taşınarak, koku yayılımı azaltılıyor. Büyük pişirme araçları ve kazanların yerini şimdi akıllı fırınlar ve besin değerini kaybetmeden pişiren cihazlar alıyor. Geleneksel yöntemlerle yapılan sebze haşlamalarının yerini artık buharlı pişirme yöntemleri alıyor. Bu hem sağlıklı pişirme yöntemlerine yönelik artan talebi karşılıyor hem de yiyeceklerin besin değerini korumamıza yardımcı oluyor.

 

Özelleştirilmiş çözümleriniz hakkında neler söylemek istersiniz?

 Endüstriyel mutfak sektöründe öne çıkan bir trend, her pazarın kendine özgü ihtiyaçlarına uygun özelleştirilmiş çözümler sunabilmek. Bu, sadece ürünlerimizin kalitesini değil, aynı zamanda pazarların kültürel ve coğrafi özelliklerine göre esneklik gösterebilme kabiliyetimizi de ifade ediyor. Örneğin, Kuzey Avrupa pazarı için tasarladığımız banket arabalarının iklim koşullarına ve kullanım alışkanlıklarına uygun olmasına özen gösteriyoruz. Öte yandan, Orta Doğu pazarına yönelik aynı ürün, bölgenin daha sert iklim koşullarına ve kullanım şekillerine uyum sağlayacak biçimde daha dayanıklı malzemelerle tasarlanıyor. Suudi Arabistan gibi özel pazarlar için ise hac mevsimi gibi yoğun kullanım dönemlerinde hızlı servislerde banket arabalarının darbelere karşı daha sağlam olması gerekiyor. Bu, dıştan bakıldığında standart bir ürün gibi görünse de aslında içerik ve yapısal özellikler açısından büyük farklılıklar barındırıyor. Yani, bir ürünün görünüşü sabit kalırken, farklı coğrafyalarda karşılaşılan zorluklara ve taleplere göre iç özellikleri değişebiliyor. Bu yaklaşım hem müşteri memnuniyetini artırıyor hem de küresel pazarlarda rekabet avantajı sağlıyor. Küresel pazarların dinamikleri, bizleri sürekli olarak yenilikçi çözümler üretmeye ve ürünlerimizi geliştirmeye itiyor. Her pazarın özel ihtiyaçlarını anlamak ve bu ihtiyaçlara uygun çözümler sunmak, şirketimizin temel stratejilerinden biri. Bu strateji, aynı zamanda bizi teknolojik yenilikleri takip etmeye ve ürünlerimizi sürekli olarak iyileştirmeye teşvik ediyor