Metex Studio Erk: Tasarımları zamansız, geçici trendlerden uzak
Mimari, iç mimari tasarım ve projelendirme hizmetlerini bir arada sunan; bütüncül ve kullanıcı odaklı tasarım anlayışı ile hareket eden Metex Studio Erk (MSE), gastronomi ve konaklama sektörüne dair birçok işe imza atıyor.
Reklam
Fevziye Salaş
“Bugünü, geçmişin farkındalığı ile gelecek için tasarlayan” MSE’in Kurucu Ortakları Hüray Erk ve Kağan Erk, Direktör Oğuzhan Güler, ile günümüz mekanlarının dönüşümünü konuştuk; gastronomi ve konaklama sektörüne dair çalışmaları hakkında bilgi aldık.
Kısaca sizleri ve mimarlık ofisinizi tanıyabilir miyiz? Daha çok nasıl projelere odaklanıyorsunuz?
Hüray Erk (HE): Metex Studio Erk olarak 2016 yılında kurulduk; tecrübemiz kurulma yılımızdan yaklaşık 15 yıl daha geriye gidiyor. Metex Design Group’ta Sinan Kafadar ile birlikte çalışarak edindiğimiz tecrübe birikiminin ardından, yeni ve ayrı bir yapı oluşturma fikriyle kurduk Metex Studio Erk’i. Kağan Erk, Hüray Erk ve Sinan Kafadar olarak üç ortaklı bir yapıya sahibiz. Ofisimizin adı da bu üç ortaklı yapıdan gelmekte; Metex, Sinan Kafadar’ı ve geçmişimizi, Studio Erk ise bizi ve geleceğimizi temsil etmekte.
Mimari ve iç mimari tasarım ve projelendirme hizmetlerini bir arada sunan bütüncül ve kullanıcı odaklı bir tasarım anlayışına sahibiz. Tasarımlarımızda zamansızlığı ilke ediniriz ve geçici trendlerden kendimizi uzak tutarız. Ulusal ve uluslararası alanda, çeşitli ölçek ve fonksiyonlarda projeler üretmekteyiz; ancak ofisimizin portföyünde daha çok otel ve nitelikli konut projeleri bulunduğundan, uzmanlık alanımızı ve odak noktamızı da bu şekilde tanımlayabilmek mümkün olur.
Gastronomi ve konaklama sektörü hızlı bir değişim içinde. Günümüzün mekanlarının değişimini/dönüşümünü tasarım boyutuyla nasıl görüyorsunuz? Dünya ile mukayese edebilir misiniz? Mimari anlamda varsa trend ve yaklaşımlar neler?
Kağan Erk (KE): Pandemi ile birlikte konaklama sektöründe gerçek anlamda bir dönüşüm söz konusu olmaya başladı. Bunu, otellerde artık daha fazla talep edilmeye başlayan ‘villa’lar ile açıkça gözlemliyoruz. Tasarımsal anlamda ise bunun masterplan ölçeğinde bir etkisi olduğunu dahi söylemek mümkün; zira özellikle büyük otel kompleksleri, sahip olabilecekleri imar hakkını artık villalar üzerinde daha fazla kullanmakta ve bu da konaklama kompleksinin vaziyetsel yerleşimini doğrudan etkilemekte. Kolay temizlenebilir malzemelerin yaygınlaştığını ve bunun da materyal olarak tasarımsal bir değişim biçiminde karşımıza çıkmaya başladığını söyleyebiliriz. Halı kullanımı azaldı, antibakteriyel materyallerin, kendi kendini temizleyen malzemelerin önemi arttı. İnsanların sağlıklarına daha çok dikkat etmeye başlaması ile birlikte spa ve wellness mekanları da daha dikkatle ele alınmaya başlandı ve biyofilik konseptler de yaygınlaşarak daha fazla ön plana çıkar oldu.
Yaşanan bu değişimin, pandemi ile yerleşen bu yeni algının, dünyanın genelini kapsadığını söyleyebilmek mümkün. Ancak biliyorsunuz ki daha hijyenik olması adına nanoteknoloji ile üretilen materyalleri kullanabilmek ekonomi ile sosyolojik gelişmişlik düzeyi ile çok ilgili; dolayısıyla bu tür malzeme ve ürünleri her ülke ve projede kullanabilmek söz konusu olamıyor. Bu bağlamda da dönüşüm hızı her yerde aynı hızda ve biçimde değil.
Gastronomi ve konaklama sektöründe sürdürülebilir mimarlık ne kadar etkin; oluşan bilinç/duyarlılık ve talepler konusunda neler söylersiniz?
Oğuzhan Güler (OG): Sürdürülebilirlik, ülke ve yatırımcı vizyonu ile çok ilişkili bir kavram. Ülkemizde bunun yasal olarak talep edilmemesi, müşteri için de yapılmayabilir anlamına gelmekte; dolayısıyla da bu kavramı ve uygulamasını, yatırımcının talebi ve tasarımcının ısrarı seviyesine indirgemekte. Yaptığımız projelerde sürdürülebilirliği çok önemsiyoruz; fakat bunu her projemizde gerçekleştiremiyoruz çünkü yatırımcıyı ikna etmek her seferinde mümkün olamıyor. Ancak devam eden bazı otel projelerimizde LEED sertifikasyon süreçlerinin dahil olduğunu ve bundan da mutluluk duyduğumuzu söyleyebiliriz. Ayrıca pandeminin sürdürülebilirlik kavramına dolaylı bir şekilde katkısı olduğunu düşünüyoruz. Genel mekanlarda temas gerektirmeyen sensörlü ürünlerin kullanılmaya başlanması, özellikle suyun verimli kullanılmasını sağladı, doğrudan gerekçesi değildiyse bile.
Konsept oluşturulurken yatırımcı ve mimar açısından süreç nasıl işliyor? Restoran, cafe veya otel projelerinde Türkiye’de mimarın iktidarı var mı?
OG: Yatırımcı, çoğunlukla bir brief ile bize geliyor. Talep edilenleri, sorgulayarak ve en iyi şekilde analiz ederek değerlendiriyoruz. Kavramsal tasarım aşaması bizim için bu ilk evrede başlamış oluyor ve ilk eskizlerimiz ile, mood ve üç boyutlu model çalışmalarımız ile bu düşünceleri somutlaştırıyoruz ve nihayetinde, yaptığımız tasarım ile yatırımcıya ve ortaya koyduğu ilk briefe bir geri bildirimde bulunmuş oluyoruz. Eğer yaptığınız işte iyiyseniz ve bu nedenle tercih ediliyorsanız, mimarın ve tasarımcının süreçte bir iktidarı olduğunu söylemek son derece mümkün. Örneğin geçtiğimiz yıl tamamlanan ve hizmete açılan Radisson Collection Bodrum otel projemizde, Radisson Collection’ın ilk resort otel projesi olması dolayısıyla konsept tarafımızca yapılan yönlendirme ve önermeler ile şekillendi. Konu güven vermek ve iyi tasarım üretmek ile ilgili.
Projelerdeki mutfak tasarımında şeflerle veya endüstriye mutfak firmaları ile iş birliğiniz oluyor mu?
HE: Otel ve restoran projelerimizin tamamında, F&B konusunda uzman danışmanlar ile çalışıyoruz. Endüstriyel mutfak firmaları da projelerimiz için olmazsa olmazlardan. Mutfak, hem sahip olduğu teçhizatın doğru bir planlama ile yerleştirilmesi hem de hazırlama ve servis operasyonlarını eksiksiz karşılayabilmesi açısından fonksiyonel anlamda kusursuz işlemesi gereken bir mahal. Bu bağlamda alanında uzman kişiler ile çalışmanın projelere ve yatırımcı ile operatör firmaya katkısı da belirgin oluyor.
HORECA sektöründeki projeleriniz ve son dönem projeleriniz hakkında bilgi verir misiniz? Ofis olarak gelecek planlarınız neler?
KE: Şu an halihazırda İstanbul, Bodrum ve Antalya’da devam eden mimari ve iç mimari otel projelerimiz söz konusu. Bunların bazıları tasarım ve projelendirme aşamasında iken bazıları ise uygulama aşamasında ve şantiye halinde. Çeşme’de sonbaharda şantiyesi başlayacak ve Bodrum’da ise şantiyesi devam eden bir konut projemiz var. Ofis olarak gelecekte de, şu an yaptığımız şeyi, en sevdiğimiz tasarlama işini, daha iyi şartlar ve daha iyi işbirlikleri ile yapmaya devam etmek, daha iyi tasarımlar üretmek ve mimarlığa daha çok katkı sağlamak istiyoruz