İstanbul’un ikon oteli The Grand Tarabya

Hiç gelmemiş olanlar bile Yeşilçam filmlerinden bilir burayı… En güzel konumlarından birinde İstanbul’u, kent kültürünü ve Boğaziçi’ni yaşatan The Grand Tarabya; denizi ve kenti otelin tüm iç mekanlarında hissettiren bir konsepte sahip.

Fevziye SALAŞ

İstanbul’un ikonik otellerinden biri olan bugünün The Grand Tarabya oteli, Tarabya Oteli olarak 1966 yılında açılmış; ancak öncesinde de Tokatlıyan Oteli’nin yazlık kısmı olarak hizmet vermiş. Yerli ve yüzde yüz İstanbullu bir marka olan otel 2013 yılında çok kapsamlı bir renovasyondan geçmiş ve günümüz ihtiyaçlarına uygun bir donanıma kavuşturulmuş. 

The Grand Tarabya, İstanbul’un hem içinde hem dışında hissi veren, Boğaziçi’nin Karadeniz’e açılan en güzel noktasında; tüm yeme içme alanları ve odaları Boğaz ve marina manzaralı çok özel bir konumda. İstanbulluların anılarında yer alan, nesilden nesile de bu anıları büyütmeye devam eden otelin, şehirde yaşayanların gerçek Boğaziçi kültürünün, İstanbul’un güzelliklerinin yaşandığı bu güzel mekânı kullanmaya, sahip çıkmaya devam etmeleri de tabi ki çok kıymetli.

The Grand Tarabya’yı benzerlerinden ayıran özelliği müdavim konukları ve otelin mirası. İstanbul’un ikonik otellerden biri olan The Grand Tarabya’ya dair geçmişte gelen konukların anıları var, hiç gelmemiş olanların ise Yeşilçam filmlerinden aşinalığı… 

İş insanlarından düğün sahiplerine…

Müşteri portföyü oldukça geniş bir yelpazede yer alıyor. Konaklama açısından misafirlerin yerli ve yabancı konuklardan oluştuğunu ifade eden The Grand Tarabya Genel Müdürü Merve Kadıoğlu Sönmez, “Hafta sonu konaklamaları özellikle yerli misafirlerimiz arasında popüler. Rezidans tipi dairelerimiz, iş insanları ve “expat”ların daha çok ilgisini çekiyor, burada uzun dönem konaklama yapıyorlar ve ev konforunda, otel hizmeti alabiliyorlar” diyor ve iş dünyasının da bu popülasyon arasında oldukça fazla yer aldığını, “Açık ve kapalı alanlardaki toplantı ve etkinlik alanlarımızın kapsamı, iş dünyasının da yoğun kullandığı bir otel olmamızı sağlıyor. Toparlarsak; konuk portföyümüz uzun süreli konaklayan rezidans misafirleri, iş insanları, toplantı grupları, İstanbul’un ve Boğaz’ın en güzel noktasında kalmayı tercih eden yerli ve yabancı konuklar, yurt dışından iş ve aile grupları ile düğün grupları olarak özetlenebilir. Özellikle düğünler The Grand Tarabya’nın öne çıktığı bir alan” cümleleri ile ifade ediyor. 

Otelin mimari projesi Tabanlıoğlu Mimarlık’a ait. Sönmez, hem şehir oteli hem de şehirden uzakta bir resort oteli unsurlarını içeren tasarım çizgisine dair, “Otelimizin getirdiği mirası da düşünürsek; klasik unsurları modern unsurlarla birleştiren bir tasarımdan söz edebilirim; hem şehrin temposunu yaşayan iş dünyası hem de şehrin dışındaymışçasına Tarabya’nın güzelliğini yaşayan diğer konuklarımızı düşünerek bu iki kitleye de hitap eden bir tasarım stili oluşturmaya çalışıldı” diyor.   

İhtiyaca özel oda, günümüze uygun teknoloji

The Grand Tarabya’da; 168 delüks oda, 79 suit, bir kral dairesi ve 30 rezidans mevcut. Tamamına yakını Boğaz ya da marina manzaralı odalar son derece geniş ve ferah, dışarıya bakıldığında İstanbul’un eşsiz bir noktasında olduğunuzu görebiliyor, adeta kentin güzelliğini içinize çekebiliyorsunuz. Oda tipleri açısından bahçe marina veya Boğaz manzarasına hâkim superior, deluxe odalar, junior süitler, Güney Süiti ve Kral Dairesi var. Rezidansların 2,3 odalı gibi farklı tipleri ile değişik kitlelere seçenek sunduklarını ifade eden Sönmez, “Bu tür geniş rezidanslar ve süitler büyük aileler, devlet büyükleri için uygun olabiliyor. Uzun konaklamak isteyenler ise rezidans tipi, daha ev hissi veren konaklama birimlerimizi tercih ediyor” diyor. 

Otelin odalarında ve ortak yaşam alanlarında teknolojik açıdan da tüm ihtiyaçlar düşünülmüş: Yapılan teknolojik yatırımlar ile konuklar uzaktan güncellenebilen TV yayınlarını, spa ve fitness salonundaki koşu bantlarındaki TV’ler ile güncel yayınları izleyebiliyorlar. Lobi, spa, tüm restoranlar ve barlarda, merkezi müzik yayın sistemi ile yaratmak istenilen atmosfere göre planlama yapılabiliyor. Toplantı ve organizasyonlarda perde, barkovizyon ve ses sistemleri de tabletlerden yönetilebiliyor. 

"Therapia Spa’mız, adını semtimizden alıyor "

Beraberinde The Grand Tarabya konuklarının rahatlaması için her ortamı hazırlamış. Merve Kadıoğlu Sönmez’in ifadesi ile konuklara sunulan hizmetler şu şekilde: “Misafirlerimizin otelimize girdiği andan itibaren İstanbul’da da olsa, bir resortta onları rahatlatan, nefes aldıran bir ortamda hissetmeleri için planlamalarımızı yapıyoruz. Adeta hem şehirde hem şehir dışında bir şifa noktası niteliğinde olan ve 4 bin 500 metrekare alana yayılan Therapia Spa’mız, adını semtimizden alıyor. Denizin üzerindeki konumu ve muhteşem Boğaz manzarasının yanı sıra, Bali masajlarından Thai masajlarına, hamam ritüellerinden expres bakımlara kadar gerçek bir terapi noktası. 13 masaj odasının yanı sıra, Japon banyosu, kum masaj odası, aqua water ve Thai masaj odası gibi farklı bakımlar için özel alanlar mevcut. Benzeri olmayan deniz manzaralı iki kişilik VIP odalarımız ise görülmeye ve deneyimlemeye değer. Özel masaj, jakuzi ve ikramlardan oluşan bakım paketleri ve İstanbul’un en güzel manzarasına hâkim benzersiz konumları ile dikkat çekiyor. Bunların dışında spa’da açık ve kapalı yüzme havuzları, dört hamam, dört sauna, iki buhar odası ve iki de jakuzimiz var. Civarda oturan, Maslak tarafında çalışan yerli ve yabancı misafirlerimizden spa üyeliği tercih edenler de oluyor.”

Kültürel etkinlikler de yapılıyor!

“Otelimizin ana restoranı The Brasserie, hem öğle yemeklerinde çoğunlukla iş yemekleri ve Boğaz’da bir öğle yemeği keyfi için tercih ediliyor. Burada denizin hemen üzerinde, doyumsuz Tarabya Koyu’na bakarak zevkle günün stresinden arınarak lezzetli menümüzün tadına varabiliyorsunuz. Oteldeki klasikleşmiş Pazar brunchlarımız da burada açık büfe olarak sunuluyor. Canlı caz müziği, birbirinden keyifli lezzetler, döner ve barbekü, suşi ve saşimi istasyonu, çok özel bir tatlı büfesi ve küçüklerimiz için eğlenceli ve öğretici Gymy Kids etkinlikleriyle her Pazar Tarabya koyu ve Boğaz’ın en güzel tarihi köşklerinin manzarasında buluşuyoruz” ifadeleri ile restoranları hakkında bilgi veren Sönmez, lobi katında, dışarıdan direkt girişi olan Cafe R.E.A.D’de kültürel etkinliklerin, okuma günlerinin olduğunu belirtiyor. Otelde bulunan diğer bir mekân ise Diba Bar… Klasik bar atmosferi isteyen konuklara hitap edecek bir mekân.

Sönmez, The Brasserie’nin yabancı misafirlerin de tercih edeceği uluslararası lezzetler sunduğunu belirtiyor. Executive şef Aydın Sevindik’in hazırladığı menü, braseri konseptini de içeren tabaklardan oluşuyor. 

Cafe R.E.A.D ise gün boyu ister kahvaltıya ister öğle yemeğine veya akşamüzeri tatlı ve kahveye uğranılabilecek, içindeki kütüphanelerin dekorunda kitap okuyarak dinlenilebilecek dinamik, hareketli tam bir semt cafe’si. Özellikle mevsimsel tatlı ve pastaları ile de öne çıkıyor.