Pandemi kısıtlamalarıyla birlikte semt pazarları önce kapatıldı ardından kısıtlı günlerde açılma yönüne gidildi. Pazarcı esnafı bu süreçte oldukça zorlanırken, market fiyatları sürekli yukarılarda seyretti.
Market fiyatlarının düşmesi için semt pazarlarının gününde açık olması gerekiyor. Pazarcı esnafı tek bir pazarda değil her gün başka semt pazarında tezgah açıyor. Oysa kısıtlamalarla birlikte ancak bir ya da iki pazara çıkabilen esnaf, ürününün elinde kalmasından ve iş yapamamaktan şikayetçi.
Ülkedeki pazarların yüzde 20'sini üretici pazarı oluşturuyor. Haliyle bu durumda köylü de ürününü satmakta sıkıntı yaşıyor. Yaş meyve ve sebzeyi satan tek yer olan marketlerin ürün fiyatlarında önemli artışlar gözleniyor ve üretici ile market fiyatları arasındaki makas gittikçe açılıyor. Bu durum tüketiciyi de mağdur ediyor. Pazarların açılmasıyla birlikte tüketici de ucuz ürün satın alma imkanına kavuşacak.
Pazarların açılmasının gerekliliğini ve 30 bin restoranın kepenk kapattığı bilgilerini köşesine taşıyan Sabah gazetesi yazarlarından Dilek Güngör, “Pazar Yasakları Kalksın” başlıklı yazısında bu konuyu oldukça net detaylandırmış. İşte o yazı:
Geçenlerde kuzenim arayınca haberim oldu… Hacı Arif Bey restoranı kapanmış…
Ankara'da yaşayanlar ya da oraya sık gidenler bilir. Rahmetli Süleyman Demirel'in evinin olduğu meşhur Güniz Sokak'taki lokantayı… Eskiden iş ve siyaset dünyasının mekânlarındandı… Uzun süredir ben de gitmiyordum… Ramazan'da paket servisiyle filan ayakta durmaya çalıştığını söylüyorlardı… Sanırım paket servisi işi dükkânı döndürmeye yetmemiş…
Sadece o değildir elbette…
Malum, pandemi süreci en çok yeme-içme sektörünü vurdu. Bir de turizmi…
Cebinde biraz nakdi olan restoran, kafe, lokanta sahipleri dükkânı tamamen kapatmamak için oradan aldı, oraya verdi. Kimi kira ödemek için bankalardan borçlandı. Gayrimenkul varlığı olan satıp parasıyla elemanlarının maaşını veya kirasını ödedi. Bunları nereden mi biliyorum?
Bizzat yaşayanların anlattıklarından...
Tabii, devletin kısa çalışma ödeneği, kira ve ciro desteği bir nebze olsun yaralarına merhem oldu olmasına da…
Ancak meşhur atasözündeki gibi…
Hazıra dağ dayanmıyor.
Birikimiyle, devletin desteğiyle dayanabilen dayandı, dayanamayan ise dükkânını devretmek durumunda kaldı.
Kolay değil...
Geçen yılın mart ayında Kovid-19 Türkiye'de görülmeye başladığından bu yana yeme-içme sektörü bir açılıyor, bir kapanıyor.
Yetkililerin söylediğine göre, sektörde irili ufaklı restorandan esnaf lokantası ve kafesine kadar 150 bin işletme vardı. Bunların 30 bini kapanmış ya da dükkânı devretmiş. Bir ay daha beklenirse 5 bine yakın restoran, kafe, lokantanın da topun ağzında olduğu söyleniyor.
En son 1 Haziran'da kademeli normalleşme çerçevesinde gündüzleri ve cumartesi günleri belli koşullarda restoran, kafe, lokantalara izin verildi. Ama milletin evde olduğu çoluğu çocuğuyla yaz havasında dışarı çıkmak isteyeceği pazar günleri yasak devam ediyor. Şimdi hükümet temmuz ayını bekleniyor.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca harıl harıl çalışıyor.
Aşılama o kadar hızlandı ki…
Takip etmişsinizdir. Dün itibarıyla yerinde aşılama uygulaması başladı. 35 milyon doz aşıya ulaşıldı. Bir taraftan vaka sayıları da azalıyor.
Hal böyleyken, pazar günü yasağını kaldırmak için temmuzu beklemenin anlamı var mı, bilemiyorum.