Yazı: İris CINGI
Son zamanlarda çok sık sağlıklı ve yerel üretimin mutfaktaki kullanımının önemine vurgu yapan markalara rastlar olduk. Üreticiden doğrudan sofraya gelen ürünlerle fark yaratmaya çalışan markalara, mevsiminde ve dogal ortamında üretilen sebze ve meyvelerin tüketimine olan hassasiyete gastronomik iddialarıyla ön plana çıkan mekanlar daha fazla önem vermeye başladılar.
Peki acaba gerek insanın, gerekse doğanın ihtiyaclarını düşünerek oluşturulan bu çalışmalar acaba gelip geçici bir pazarlama trendi midir yoksa gercekten buna olan ihtiyacı hisseden ve doğaya saygı prensibi olan her markanin yapmasi gereken önemli bir dönüşüm süreci midir?
Divan Brasserie Fuaye’de gerçekleştirilen davette gastronomi ve sürdürülebilirlik alanında konusundaki uzman akademisyenler, kanaat önderleri ve medya temsilcileriyle sohbet ederken bütün bunları geçirdim aslında aklımdan.
4 Mevsim Divan felsefesiyle başlatilan bu yeni süreçte firma, dogadaki sürdürülebilirligi bütünsel ve kapsayıcı bir yaklaşımla tüm restaurantlarının işleyişine entegre etmeyi hedefliyor.
Satın almadan başlayarak, her mevsim güncellenen menülerine kadar tüm süreçlere entegre edilmesi amaçlanan bu çalışmayla Divan markasının bugüne kadar sunduğu ve kalitesine aşina olduğumuz, misafirlerinin geleneksel ve alışık olduğu mevcut gastronomi deneyimine aslında oldukça yenilikçi bir yaklaşım getiriyor.
Aslında yenilikçi oldugu kadar oldukça cesur bir karar olduğunu düşünüyorum. Çünkü böylesine dinamik misafir sirkülasyonu olan bir işletmenin hem her mevsim menülerinin yeniden revize edilmesi, hem de doğal üretilmiş ürünlerin mutfakta hep aynı standartta sunulabilmesinin çok da kolay bir iş olmadığını tahmin etmek zor değil. Bu anlamda bu dönüşüm sürecinin, marka vaadi yüksek olan firmalar için bir pazarlama enstümanı olmasından ziyade aslında hem oldukça cesur hem de ihtiyacı çoktan farkedilmiş bir eksikligin tamamlanması yönünde atılmış cok önemli bir karardır bence.
Salt gelip geçici bir pazarlama trendi olarak ele alınacak bir çalışma olmayacak kadar hem çok kapsamlı, hem de tüm restaurantlarında aynı kalite standardının sürekliliği için de kendi içinde muhtelif riskler barındıran bir çalışma olmasından dolayı oldukça başarılı bir girişim oldugu için kutluyorum. Bu yenilikçi yaklaşımın markanın hem dogala yönelmesinin önemine yaptığı vurguyla baska birçok birçok markaya da ilham vermesini umuyorum.
Özenilmiş her şey emek ister, emek verilmiş her şey ise eninde sonunda kendi doğru yolunu bulur ve hak ettigi değeri görür. Dolayısıyla pazarlama trendleri penceresinden bakıp kısa süreli fayda sağlaması için atılmış adımlar ve çabalar silsilesi olarak degerlendirmek doğru degil. Çünkü en basta insan sağlığı ve elbette ki doğaya ve dünyaya sağlıklı bir gelecek olusturmak için önemli bir ihtiyaç olduğu benimsenen bu yaklaşımın hiç kuşkusuzdur ki markaya fark yaratacak, dolaylı yada dolaysız ama uzun soluklu ama özünde çok önemli faydalar sağlayacaktır.