Gastronomi Dergisi / Röportaj
Laponya’da Kuzey Işıkları’nı izlerken, Afrika’da bir kabile içinde konforunuzdan ödün vermeden gecelerken veya bir nehir kıyısında, ormandaki bir göletin, yakamozların ışıltısının yüzünüze vurduğu bir denizin kenarında konaklarken artık yeni bir tatil konsepti var: Glamping! “Manzarası güzel olan her yere bir inşaat yaparsak, bugün yaşadığımız bu dünyayı çocuklarımıza bu şekliyle miras bırakmak mümkün olmayacak” diyor Dora Plus Yapı’nın kurucusu Mimar Bekir Akgül ve modern zaman gezginlerinin ilgi odağında olan glamping tarzı konaklama çözümlerine odaklanıyor. Dora Plus Yapı Sanayi ailesi dizayn, inşaat ve üretim tecrübesini kullanarak Dora Haus markasıyla sektöre öncü, benzersiz ürünler kazandırıyor. Firma yetkililerinin ‘Dome’ olarak nitelendirdikleri doğa içindeki lüks glamping çadırlar ise minimal ve temassız tatil beklentisinde olanların yoğun ilgi gösterdiği konseptler arasında. Mimar Sinan Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nü bitirdikten sonra yurt içi ve yurt dışında 20 yıllık profesyonel iş tecrübesinin ardından şimdi vaktini bu keyifli yapıların felsefesine ve tasarım sürecine harcayan Mimar Bekir Akgül, bize dünyanın yükselen bu yeni turizm modelini anlatıyor.
Ülkemizde birçok turistik tesis inşa edilirken doğanın göz ardı edildiğini söyleyen Akgül, “Şantiyeler başlar başlamaz bölge dokusunun ve renginin değiştiğini gözlemliyoruz. Dora Plus ailesi olarak, doğaya olan tutkumuzla bu sorun üzerinde insan-mekân ilişkisine yeni bir deneyim sunmak üzere çalışmalarımız oldu. Bu doğrultuda tamamen çevreci olan dome ürünümüzü geliştirdik” diyor.
Pandemi sürecinde yaygınlaştı
Son yıllarda turizmde trend olan glamping tarzı lüks konaklama biçimlerini sorduğumuz Bekir Akgül şunları dile getiriyor: Glamping, doğa içerisinde yüksek konforuyla tatilini geçirmek isteyenlere hitap eden bir tatil seçeneği sunuyor. Ülkemiz glamping kültürünün farklı iklim ve ekolojik alanlarda yaşanmasına ve bu kültür aracılığıyla eko-turizmin geliştirilmesine uygun bir coğrafyaya sahip. Bir bölgenin dokusunu, kültürünü ve hatta eko-sistemini koruyarak bölge halkına maddi kazançlar sunan, ekolojik turizme katkı sağlayan bir turizm trendi. Dünyada bu yönde bir eğilim olduğunu ve bu turizm biçimine dönük ilginin ülkemizde de artmaya başladığını görüyoruz. Doğa konseptli tatil severlerin sayısı oldukça fazlayken, pandemiyle birlikte bu sayı göz ardı edilemeyecek oranda arttı. Glamping kültürü pandemi sürecinde ülkemizde hızla yaygınlaşmış ve çoğumuzun hayatına girmiş durumda” diyor.
Bungalov evlerin, tiny house ve karavanların bu yeni tatil anlayışına uygun konseptler olduğunu söyleyen Akgül, “Doğayı koruma prensibimiz doğrultusunda; eko-turizmde kullanılan yapıları bütün açılarıyla araştırdık. Bu araştırmamızın neticesinde, jeodezik kubbe yapı formunu; taşınabilirlik, enerji verimliliği, üretim-kurulum süreçleri ve tasarım bakımından alternatiflerinden önde olduğunu tespit ettik. Tatilde bir yandan konfordan vazgeçmeyenler için bu formu kullanmaya karar verdik” diye konuşuyor.
Enerji dostu yapılar
Kubbe yapıların avantajlarını sorduğumuz Bekir Akgül şunları söylüyor: “Kubbe yapılar, köşesi olmaması nedeniyle hava akışının sürekli olmasını sağlar; havayı dolaştırmak ve sıcaklığı eşit olarak yaymak için daha az enerji gerektirir. Bir Dome’u ısıtmak ve soğutmak için gereken enerji, geleneksel bir binadan yaklaşık %30 daha azdır. Aynı zamanda içeride tasarladığımız izolasyon katmanlarıyla bütün hava koşullarına uygun bir yapıdır. Ayrıca kubbe formunun aerodinamik özelliği nedeniyle, yüksek rüzgâr dayanımı ve diğer tüm meteorolojik olaylara dayanıklılığı yüksektir. Ayrıca kolay monte ve demonte özelliği ile portatif bir yapıdır. Yapının bir platform üzerine kurulması nedeniyle arazinin eğim ve şekli hiçbir engel yaratmıyor.”
Mutfak da oluyor yoga alanı da…
Glamping tarzı yapıların ihtiyaca dönük farklı şekillerde üretilebildiğini belirten Akgül, “Aslında ürünlerimiz konaklamanın yanı sıra restoran, kafe, etkinlik, fuar, hobi bahçesi ve mutfak olarak tasarlanabilmekte. Ayrıca hızlı kurulum özelliğiyle doğal afetler için tasarladığımız ürünlerimiz de mevcut. Tamamen ihtiyaca yönelik bir ürün olarak farklı fonksiyonlar ve boyutlarda üretim yapılabiliyor. Bir kubbede yaşamak ruhun evrimini destekleyen bilinçli bir alan yaratıyor. Ruhsal dinginliği doğayla bütünleştirerek insana eşsiz bir deneyim armağan ediyor. Yeni nesil yoga alanları da buna örnek olarak gösterilebilir. Kubbe yapılar iç dizayn edilebilir hacmi sayesinde çok çeşitli imkânlar sunuyor. Yapı ne kadar büyürse işlevsel hacim o kadar artıyor, yani kubbe yapıdan bir botanik bahçesi yapmak ve hatta içine bir restoran yerleştirmek mümkün. Dome’ları talepler doğrultusunda projelendirebiliyoruz; müşterilerimizden olumlu geri dönüşler aldığımızı söyleyebilirim” diyor.
Lüks çadır ‘teşvik’ kapsamında
Kırsal turizm ve ekolojik turizm alanlarında devletin verdiği desteklerden de söz eden Bekir Akgül şunların altını çiziyor: “Şehir hayatına mola vermek, organik yiyecek-içecek tatmak, doğal alanlarda sakin bir konaklama yapmak isteyenlerin tercih ettiği ekolojik turizmin potansiyeli gün geçtikçe artıyor. Ülkemizde nüfusu yirmi bini geçmeyen kırsal yerleşim alanlarında yeme-içme ve konaklama projelerine yüzde 55 oranında hibe destek programları bulunmakta. Türkiye Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK), yayınlamış olduğu IPARD ilanıyla; kırsal turizm alanında yeni yatırımların veya mevcut yatırımların değişikliklerinin destek kapsamında olduğunu açıkladı. TKDK, pansiyonlar veya mikro ölçekli konaklama tesisleri, yeme-içme tesisleri, dağ bisikleti, rafting, doğa yürüyüşleri, at biniciliği ve spor faaliyetleri içeren yatırımlar beklediğini duyurdu. Bu süreçte teşvik programlarından yararlanmak isteyen birçok yatırımcı bizimle iletişime geçti. Ayrıca turizmi teşvik adı altında TBMM'ye sunulan yasa teklifinde lüks çadır alanlarının oluşturulmasını öngören maddeler hazırlandı.”