Dr. Öğr. Üyesi Fikret Soner*
Son yıllarda gastronomi alanında faaliyet gösteren her kesimin andığı, projelerini atfettiği gastrodiplomasi kavramı, gastronomi ile ilişkili tüm diğer konular gibi yoğun ilgi görüyor. Uluslararası alanda Türk mutfağını tanıtım faaliyetlerinin hız kazanması, bununla ilgili reklam ve halkla ilişkiler kampanyalarının yapılıyor olması birçok gelişmeyi de beraberinde getirdi. Tüm Türkiye’de gastronomi ile ilişkilendirilen etkinlikler, festivaller yapılmaya başlandı. Coğrafi işaretli gıda ürünü sayısını arttırmaya dönük çalışmalar yerel yönetimlerin gündeminde ön sıralara yerleşti. Birçok yörede yerel organizasyonların ve akademinin iş birliklerinde yerel gıda ürünlerinin envanter çalışmalarına yer verildi. Gastronomi ve kültürel miras vurgusuna yönelik önemli bir farkındalık gelişti.
Devlet kurumlarının ve yerel yönetimlerin konuya ilgisi artarken sektör profesyonelleri, gıda ile uğraşan şirketler, medya, hatta konuya ilgisi olan bireyler faaliyetlerini tanımlarken gastrodiplomasiyi telaffuz etmeye başladılar. Lakin tüm olumlu gelişmelere rağmen, gastrodiplomasi kavramı popüler kültürde tıpkı “gastronomi” kavramı gibi ne anlama geldiği pek de düşünülmeden, sorgulanmadan kullanılıyor. Dolayısıyla, tam da bu sebepten, bir dikkat dağınıklığı ve odaklanma problemi oluşuyor. Gastrodiplomasinin devletten bireylere kadar geniş bir aktör kitlesinin etki alanında gerçekleşmesi ve her kesimin de konuya kendi görüş alanından bakıyor olması bu durumu bir nebze açıklayabilir. Ancak öncelikle yapmamız gereken gastrodiplomasiyi doğru anlamak, yarattığı ilgi ve ilişki ağını doğru yöneterek olabildiğince fayda sağlamak olmalı. O zaman nedir bu “gastrodiplomasi”, nasıl bir ilişki ağı var ve bunu nasıl yöneteceğiz?
Kültürel mirasın cazibesinden yararlanıyor
Gastrodiplomasi adı üstünde, ulusların uluslararası alanda kendilerini ifade etmek için iletişim faaliyetlerinde kullandıkları yeni diplomasi modellerinden biridir. Devlet eliyle yürütülen klasik diplomasi yerine devlet dışı aktörlerin katılımı ile yürütülen kamu diplomasisi ve kültürel diplomasi alanında gerçekleştiği görüşü hakimdir. Çoğunlukla yumuşak güç ve ulus markası kavramları ile anılmakta, kültürel mirasın ve gastronomik değerlerin cazibesinden yararlanmayı öngörmektedir. Gastrodiplomasi aktörleri gıdayı kullanarak ekonomik ve ticari kazanımlarla birlikte yabancı kamularla iletişim, iş birliği ve diyalog kurmayı hedeflerler. Ülkeler arasında ürün ve insan değişimleri, kültürel ve ekonomik iş birlikleri, gıda ihracatı, yerel üreticinin koruması, tarım ve gıda sektörünün geliştirilmesi gibi yollarla bu hedeflerine ulaşmak isterler.
Hal böyle olunca her ne kadar sivil toplum, iş dünyası, eğitim kurumları, bireyler gastrodiplomasi modelinin uygulayıcısıdır desek de başat rolün devlette olduğunu kabul etmek gerekir. Özellikle dış politika önceliklerini gerçekleştirme isteği güç dengesini devlet lehine bozar. Devlet yabancı kamularla gastronomi aracılığı ile iletişim kurarken dış politika ile uyumlu bir şekilde ticaret, tanıtım, ulus markası boyutlarını dikkate alarak imaj ve itibarını yönetmek durumundadır.
Devlet ve sivil aktörler etkili
Gastrodiplomasiyi bu şartlar altında daha görünür kılmak ve ilişki ağını göstermek için bir analoji ile açıklayalım. Etrafı çitle çevrilmiş, bakımlı bir bahçede gastronomi bilimini verimli bir toprak, gastrodiplomasiyi onun üzerine ekilen tohumlar, fideler, ağaçlar olarak düşünelim. Devletin bahçıvanı olduğu, koruyup kolladığı, düzenini, sürdürülebilirliğini sağladığı bu bahçede yetişen, büyüyüp serpilen, meyve veren fideler, ağaçlar (gastrodiplomasi projeleri) ve onun meyvelerini toplayan, işleyen, satan, ihraç edenler (gastrodiplomasi aktörleri) gastrodiplomasi ile yaratılacak ilişki ağını ve değer zincirini ifade eder. Gastrodiplomasi hem devletin hem de sivil aktörlerin faaliyet alanında birbirine bağlantılı olarak gerçekleşir. Devlet, belirleyici, destekleyici, birleştirici, denetleyici, düzenleyici rolü ile diğer aktörlerin yaşam alanını etkiler.
Türkiye’de mevcut duruma baktığımızda gastrodiplomasinin doğrudan gastronomi turizmi olarak anlaşıldığını görüyoruz. Bu bağlamda yalnızca Türk mutfağının ve yöresel ürünlerin tanıtım projelerine ağırlık verilmesi dikkatleri tabağa çevirmekte, topraktan tabağa giden süreç ve burada oluşan değer zinciri gölgede kalmaktadır. Akılcı politikalar ve regülasyonların üretilmesi, bağımlı olmadan üreten ve üst sıralarda kalmayı hedefleyen tarımsal projelerin gerçekleştirilmesi bu değer zincirinin ve gastrodiplomasinin hayata geçmesinin koşuludur. Tanıtımı yapılan gıda ürünlerinin görünürlüğünün yanı sıra bulunabiliyor olması da gerekir. Bu ürünlerin sıradan insanların mutfaklarına girmesini sağlamak, yabancı mutfaklarda kullanımına yönelik öneriler sunulması talebi ve ilgiyi arttıracaktır. İletişim gücü yüksek ihracata olanak verecek şarap ve zeytinyağı gibi ürünlerin öncelikle sürdürülebilir üretiminin garanti edilmesi gastrodiplomasi projelerinin başarı şansını arttıracaktır.
Ülkeler gastrodiplomasinin karşılığını alıyor mu?
Gastronomi büyük oranda gıda tüketiminin zevk veren, keyifli içeriği ile gündeme geldiği halde en temel düzeyde gıdaya sahip olmayı üretebilmeyi ve sürdürülebilirliğini sağlamayı içermelidir. Uluslararası kodekslere uygun, güvenilir ve temiz üretilmiş, standart sorunlarını çözmüş yerel gıdayı üreterek, ihraç ederek hem ekonomik değer yaratmak hem de ülkenin itibarına olumlu katkı yapmak mümkündür. Esasen gastrodiplomasiyi başarıyla uygulayan ülkeler mutfak kültürlerini, tarım ürünlerini dünyaya tanıtma konusunda gösterdikleri eforu ürünlerin üretimi ve sürdürülebilirliği konusunda da göstererek ekonomide ve ticarette karşılığını almaktadırlar.
Gastrodiplomasinin Türkiye’de henüz devletin içinde olduğu bir makro plan çerçevesinde başarı ile uygulandığını söyleyemeyiz. Halihazırda yürütülen gastronomi turizmi odaklı tanıtım faaliyetleri, Türk mutfağı haftası, Michelin Rehberinin İstanbul’a gelmesi gibi gelişmelerin her biri önem arz ediyor olsa da gastrodiplomasi derinliğinde değildir. Bu nedenle uygulayıcıların gastrodiplomasiyi tüm yönleri ile anlayıp değerlendirmesi önemlidir. Son günlerde yaşanan bir olayı anarak gıda ile ilgili regülasyon ve denetimlerin gastrodiplomasinin temel taşlarından olduğunu vurgulayalım. Bir baharat firmasının sağlığa aykırı boya içerdiği için satıldığı ülkeden geri gönderilen ürünleri gazetelerde yer aldı. Gereğinden fazla tarım ilacı kullanılması nedeniyle geri gönderilen tarım ürünleri konusu da sıklıkla gündeme gelir. Uluslararası alanda dolaşan tüm ürünler aslında ülkenin yabancı kamularla iletişimini yapmaktadır. İhracatını yaptığımız işlenmiş ya da işlenmemiş her türlü gıda ürününün iletişimi şık etkinliklerde yapılan Türk mutfağı ikramları kadar Türkiye’nin gastrodiplomasi çalışmalarına katkı sağlar. Temiz, güvenli ve güvenilir gıdayı üreten, işleyen, ihraç eden bir ülkenin hele Türkiye gibi zengin bir gastronomi kültürü de varsa gastrodiplomasiden beklediği yararı elde etmesi zor olmayacaktır. Devlet kurumlarının dahil olduğu geniş çaplı, uzun soluklu, bütünleşik projeler ve stratejiler ile gastrodiplomasiyi anlamak ve uygulamak ülkemizin uzun vadeli çıkarlarına uygun olacaktır.
*İstanbul Bilgi Üniversitesi Gastronomi ve Mutfak Sanatları Bölümü