Hammadde sıkıntısı ve navlun fiyatlarındaki artış, pandemi ile beraber tüm dünyayı ilgilendiren başlıca sorunlar arasında yerini aldı. Gıdadan, sanayi hammaddelerine kadar neredeyse tüm ürünlerde yüzde 100’e varan artışlar yaşandı. Dış ticarette taşıma maliyetlerinin artışı, dünya genelinde birçok ithal üründe fiyat artışı baskısı yarattı. Navlun fiyatlarında iki-üç kata kadar artış yaratan krizin en ağır faturasını ise ithalatçı ve ihracatçı firmalar ödüyor.
Pandemiyle birlikte son günlerde global ticarete yansıyan hammadde ve navlun fiyatlarındaki artış ve konteyner temininde yaşanan sıkıntıları sorduğumuz Frenox Genel Müdürü ve TUSİD Yönetim Kurulu Üyesi Burak İnceçam, konteyner bulunamamasının Türkiye’nin ihracatını ciddi olarak etkileyen bir konu olduğunu söyledi.
“İhracat açıldığında konteyner bulunamadı”
Geçtiğimiz yıl pandemi başladığında mart-nisan aylarında ekonomide keskin bir duruş olduğunu hatırlatan Burak İnceçam, şunları söyledi; “Neredeyse tüm dünyada fabrikalar ciddi anlamda durdu ve tabii bu durma çok sert oldu. Daha sonra mayıs-haziran aylarında ihracat açılmaya başladı ve ihracatımızı yapmaya başladık. Bu ani duruştan mı kaynaklandı ya da spekülasyonun etkisiyle mi oldu? Nasıl oldu bilmiyoruz. En başta Uzak Doğu'da konteyner fiyatları çarpı 5, çarpı 6 gibi rakamlarla artmaya ve konteyner bulunamamaya başladı. Uzak Doğu’da konteyner bulunamayınca Avrupa’daki üreticiler veya Amerika’daki satıcılar bu malları alamadıkları için Türkiye gibi alternatif noktalara yönelmeye başladı. Bu durum başlangıçta bizim adımıza güzeldi. Ancak daha sonra konteyner bulunamadı. Eğer siz ihracatta yüksek hacimle çalışıyorsanız daha çok konteyner yüklemesi yapıyorsunuz demektir. Konteyner çok daha uygun fiyatlı bir yükleme. Tabii firmalar bu konteyner fiyatının maliyetini koyup, ona göre satacağı yere bir fiyat veriyor. Konteyner bulunamadığı zaman tır veya trenle bu taşıma yapıldığında fiyat farkını müşteri cebinden karşılamak zorunda kalıyor. Bazı firmalar nakliye dahil fiyatlar verdiler. Öyle durumlar oldu ki konteyner fiyatları birden artıp malınızı tırla göndermek zorunda kaldığınızda bu maliyetler müşteriye yansıtılamaz hale geldi. Bu süreçte biz Frenox olarak açıkçası çok büyük bir kriz yaşamadık ancak bu dünya ticaretinin önünde bir engel sonuçta. Konteynerın bulunamaması Türkiye’nin ihracatını ciddi olarak etkileyen bir konu.”
“Malımı kendim yükleyeceğim deseniz de konteyner yok!”
Pandemi sürecinde konteyner işinin bir iki firmanın tekelinde olduğunun anlaşıldığını söyleyen İnceçam, “Bugün 30 tane gemi alıp, kendi malımı kendim yükleyeceğim deseniz de ortada konteyner yok. Bu konteynerlar dünyanın belli noktalarında üretilip, bazı insanların tekeline girmiş durumda. Dünya ticaretinde denge bozulunca böyle bir sıkıntı ortaya çıktı. Konteyner kriziyle beraber Uzak Doğu’dan gelen hammaddelerde çok ciddi artışlar yaşanmaya başladı” dedi.
“Bu kadar agresif paslanmaz artışı hayatımda yaşamadım”
Neredeyse 35-40 senedir paslanmaz işi yaptıklarını vurgulayan Burak İnceçam, “Bu kadar agresif bir paslanmaz artışı ben hayatımda hiç yaşamadım. Nikele bağlı zaman zaman bazı yükselmeler olurdu. Ancak bu seferki artış inanılmaz boyutlara ulaştı. Bu hammaddeleri vadeyle bile alsanız dövizle karşı tarafa borçlanıyorsunuz. Paslanmaz bizim sektörümüzde ciddi anlamda önemli bir maliyet kalemi. Tabii bu paslanmazla kalmadı. Poliüretan gibi bizim buzdolaplarında kullandığımız bütün kimya ürünlerinde euro bazında bir sene içinde yüzde 75’lere varan artışlar oldu. Paslanmaz da bu artış yüzde 50 durumunda. Galvaniz fiyatları alışımızda yüzde 30-35 bandında yükseliyor. Hammaddedeki bu artışlar bütün sektörleri etkiliyor. Çok agresif fiyat artışları oldu. Biz tabii ihracatta fiyatımızı sene başında belirleyip ondan sonra fazla değiştirmeyen bir firmaydık ama ne yazık ki biz de bunu bayilere yansıtmak durumunda kaldık. Birebir gelen maliyet artışlarını doğrudan müşteriye yansıtmamız zaten söz konusu değil. Bunun yarısını bile yansıttığımız zaman bu defa kârdan vazgeçme veya kârsız çalışma gibi şirketler için çok tehlikeli bir duruma düşmüş oluyorsunuz. Ne yazık ki aydan aya güncellenen bir fiyat listesi yayınlamak durumunda kaldık. Dayanıklı tüketim malı satıyorum, haziran ayı fiyatım bu ama temmuz ayı fiyatımın ne olacağını ben de bilmiyorum” diye konuştu.
“Ürüne ulaşmak artık pahalı olacak”
“Dünyada artık ürüne ulaşmak pahalı olacak, bunun kabul edilmesi gerek” diyen Frenox Genel Müdürü İnceçam, “Bunu herkes kabul etmek zorunda. Eskiden 100 liraya aldığınız buzdolabını bugün 130-140 liraya almak durumunda kalacaksınız. Bu durum tüm sektörler için bir gerçek haline geldi. Bir araba veya cep telefonu aldığınız zaman da bu karşınıza çıkacak. Yani yatırımın maliyeti bundan sonra en azından önümüzdeki birkaç sene daha fazla olacak. Yatırım fizibilitesinin çok doğru yapılması gerekiyor. Sektörde rekabetin olduğunu ve pandemiye bağlı yeme-içme sektörünün son bir yılda yaşadığı sıkıntıları unutmamak gerekiyor. Bir ürüne sadece fiyat odaklı bakmak da doğru değil. Bu ürünü kimin ürettiği, arkasında kimin durduğu, 10 sene sonra bir servis ihtiyacı olduğunda bulunup bulunamamasının iyi irdelenmesi gerekiyor. Ama şu bir gerçek pandemi öncesi fiyatlara dönüşün çok hızlı bir şekilde olacağını düşünmüyorum. Pandemi kesinlikle oyunun kurallarını değiştirdi. Tabii yerli üreticiler olarak çok ciddi şansımız var. Uzak Doğu’dan gelen ürün ve navlun fiyatları hala çok yüksek olduğu için Amerika ve Avrupa’daki büyük satınalma grupları Çin’e alternatif firmalar oluşturmanın önemini anladılar. Biz Frenox olarak ihracat tarafında beklemediğimiz bir sipariş akışı yakalamış durumdayız. Doğru ve akıllı çalışan firmalar bence zaten bu pandemiden güçlü olarak çıkacaklar” diye konuştu.
“Bu zaman üretici değiştirme zamanı değil”
Frenox olarak bizimle beraber proje yapan firmaların çözüm ortağıyız diyen Burak İnceçam, “Biz o yüzden daha çok satıcılarla muhatap oluyoruz. Satıcılara tavsiyem uzun süreli fiyat anlaşması yapmamaları yönünde. Gerçekten bugün artık sadece hammaddenin fiyatı önemli değil, parasıyla hammadde alınamayacak duruma geldik. Bugün piyasaya çıkıp 430 paslanmaz istiyorum dediğinizde pek çok firma kusura bakmayın elimizde 430 paslanmaz yok diyor. Parasıyla isteseniz bile yok. Uzun vadeli anlaşmalar yapmanız lazım. Bu zaman üretici değiştirme zamanı değil. Üretici değiştirmeye kalktığınız zaman diğer üreticiler de çok dolu ve alternatif yaratamıyorsunuz. Burada önemli olan uzun vadeli işbirliklerinin devam ettirilmesi. Dünyanın en büyük ithalatçısı Çindi. Çin biraz oyun dışı kalınca diğer üreticilerin kapasitesi zaten burayı dolduracak potansiyelde değil. Hiçbirimiz buna hazır değiliz. Sadece mevcut müşterilerimiz için üretim yapabiliyoruz, yeni müşteriye maalesef ‘evet’ diyemiyoruz. Avrupa’da gastronomi sektörü açılmaya başladı. Bu da ciddi bir istek getirdi. Tabii Türkiye’de durum böyle mi tam bilemiyorum. Biz bir fabrikayız 100 üretirken, 120-130 üretebiliriz ama 200 üretemeyiz. Bunun için yeni yatırımlar yapmamız lazım. Bu yatırımları yapacak cesareti de göstermek kolay değil” dedi.
“Dışarı bağımlılığı azaltacak politikalar üretmeliyiz”
Türkiye’de ne yazık ki hala montaj ihracatı yapıldığını belirten Burak İnceçam, “Hammaddeler yurt dışından geliyor. Örneğin ben paslanmaz kullanıyorum, yurt dışından geliyor. Kompresör, poliüretan kullanıyorum yurt dışından geliyor. Birçok şey yurt dışından geliyor. Artık bu hammaddeleri kendimizin üreteceği dışarı bağımlılığı azaltacak politikaları ciddi anlamda düşünmemiz lazım. Devletimizin hammadde üretimi konusunda çalışma yapmasının önemli olduğunu düşünüyoruz. Geçmişte paslanmazla ilgili çalışmalar yapıldı, paslanmaz kullanan insanların bunu finans etmesi istendi. Biz İtalya’daki üreticiyle baş etmeye çalışırken bir taraftan buradaki paslanmaz üretimine destek vermemiz mümkün değil. Vergi yoluyla benim buraya dolaylı destek vermem gerekiyor. Tabii ki Türkiye için bunlar stratejik konular, ülkemizin hammadde üreticisi haline gelmesi lazım ancak devletin de burada doğru insanlarla doğru yatırımlar teşvik etmesi çok önemli. Hammaddede dışa bağımlılığı hâlâ üzerimizden kaldıramazsak hiçbir zaman global bir oyuncu olamayız. Bence Türkiye işçilik altyapısı ve orta teknolojik ürünlerle beraber bazı özellikleriyle dünyadaki en rekabetçi üretici. Ancak hammaddeye ulaşım yurt dışına bağımlı olduğu zaman sizinle istedikleri gibi oynamaya başlıyorlar. Bizim bütün avantajımızı elimizden alıyorlar. Tüm sektörlerin oturup, uzun vade hammadde üretiminin nasıl yapılacağı konusunu düşünmesi gerekiyor. Türkiye’de paslanmaza yatırım yapıldı ama biz daha çok vergi verir hale geldik. O zaman yurt dışındaki üreticiyle nasıl baş edeceğiz?” yorumunda bulundu.
"Endüstriyel mutfak sektörünün önü açık"
Türkiye’den bir dünya markası çıkarmak istiyorsak birincisi, hammaddeye ulaşım tarafını ciddi şekilde sağlamamız lazım uyarısında bulunan Frenox Genel Müdürü İnceçam, “İkincisi, ihtisaslaşmamız lazım. Marka olmak için bir ürünle kendinizi birleştirmeniz gerekir. Yıllardır bu tarafları biz çok boşladık. Bu konulara biraz daha eğilmemiz gerekiyor. Bu tabii sadece endüstriyel mutfak sektörü değil tüm sektörler için geçerli. Kalitemiz, birikimlerimiz, rekabetçi tarafımızla Türk endüstriyel mutfak sektörünün önünün açık olduğunu söylemeliyim. Made in Turkey markasını parlatmamız gerekiyor” diye konuştu.