Bir yanda açlık ve sağlıklı gıdaya erişimde yaşanan zorluklar, diğer yanda obezite ve gıda israfı çelişkisi devam ederken, Birleşmiş Milletler (BM) Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından başlatılan ve her yıl tüm dünyada çeşitli etkinliklerle kutlanan 16 Ekim Dünya Gıda Günü’nde, bu yıl iklim değişikliğinin tarımsal üretim ve gıda güvenliğinde yaratacağı sıkıntılar öne çıkıyor. Sürdürülebilir tarım ve gıda sistemlerinin oluşturulabilmesi için kimseyi geride bırakmayan düzenlemeler yapılması; ekonomik, sosyal ve çevresel unsurlardan taviz vermeden gelecek nesiller ve herkes için gıda güvenliği ve sağlıklı beslenmenin sağlanması gerekiyor.
Tarım ve gıda sistemi, gıda üretimini tehdit eden iklim değişikliğinde önemli bir paya sahip. Bir yanda milyonlarca insan karnını doyurabilmek için gıda bankalarına veya acil gıda yardımına güvenirken, milyonlarcası da büyük miktarlarda gıda kaybı ve israfına neden oluyor. Toprak ve su kirliliği ile iklim değişikliğine neden olan, sağlığımızı tehdit eden zehirli kimyasalların yoğun olarak kullanıldığı tarım ve gıda üretim yöntemleri ise acilen değişmesi gereken bir sorun olmaya devam ediyor. FAO verilerine göre, her yıl dünyada kullanılan 3 milyon ton tarım zehiri, toprağı, suyu ve havayı kirleterek sağlığımıza zarar veriyor.
Maliyetler arttıkça çiftçi sayısı azalıyor
Tarım ve gıda sistemlerindeki değişim ihtiyacında öne çıkan kesimlerden biri de, gübre, mazot, tohum gibi maliyetler altında ezilen ve refahı giderek düşen küçük çiftçiler. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) verilerine göre, sigortalı çiftçi sayısının 2010-2021 yılları arasında %50 azalarak 1.1 milyondan 551 bine düştüğü Türkiye'de küçük çiftçinin refahı konusunda acil adımlar atılması gerekiyor.
Gıda güvenliği, çiftçi refahı, toprağın iyileştirilmesi, su varlığının korunması, iklim değişikliğinin etkilerinin azaltılması ve gıda israfının önlenmesi için yapılabilecek çok şey var. Çeşitliliği ve toprağı iyileştirip zenginleştirmeyi esas alan tarımsal sistemler, iklim değişikliğine ve diğer şoklara uyum sağlama yeteneğine sahip oluyor. Bu kapsamda, adil, kapsayıcı ve dayanışmacı sosyal yapıların eşlik ettiği agroekolojik yöntemler, hem gıda güvenliği hem de sağlıklı gıdaya erişim açısından faydalı çözümler sunabilir.
Çevre ve iklim üzerindeki baskı artıyor
Küresel sera gazı salınımının yüzde 10'undan fazlası tüketilmeyen gıdalar ile ilişkili. Ayrıştığında CO²’den daha zararlı bir sera gazı olan metanın ortaya çıkmasına sebep olan gıda atıkları çöplükleri dolduruyor. Bununla birlikte, mevcut tarım ve gıda sistemleri derin eşitsizlikler ve adaletsizlikler barındırıyor. Halbuki, iyi, güvenli, besleyici gıdanın uygun fiyatlı ve erişilebilir olması gerekiyor.
Agroekolojik yöntemleri içeren tarım ve gıda sistemi, yeterli, besleyici ve güvenli gıdaların herkes için karşılanabilir fiyatlarda olması yolunda çözümler sunuyor. Doğa dostu sistemler aynı zamanda, salgınlar, çevresel bozulma veya iklim değişikliği gibi şoklara karşı da daha dayanıklı.
Hepimiz üzerimize düşeni yapmalıyız
Dünyadaki gıda arzının yüzde 70'ini oluşturan kentsel ortamlarda, tedarik zincirlerini kısaltmak için kentsel tarımı teşvik etmek, beslenme kaynaklı hastalıkları azaltmak için sağlıklı diyetleri önermek, gıda israfını azaltmak ve yönetmek, daha sağlıklı ortamlar için yeşil alanların güçlendirilmesi ve daha iyi bir gıda sistemi planlaması için şehirlerin kırsal alanlarla yeniden bağ kurması gerekiyor.
Bu değişimin gerçekleşmesi için hepimizin üzerine düşen görevler var. Dolayısıyla, hükümetlerin politikalarını, özel sektörün iş modellerini ve bireylerin zihniyet ve davranışlarını değiştirmesi çözümün sağlanması adına oldukça önem kazanıyor. Söz konusu değişiklikler için;
- Yerel üretim ve tüketimi,
- Atalık tohumların, çeşitliliğin teminatı olan küçük çiftçileri,
- Agroekoloji veya organik sertifikalı tarım yöntemlerini,
- Tarladan sofraya gıda israfının önlenmesine yönelik sistemleri,
- Topluluk destekli tarım veya katılımcı sertifikasyon modellerini,
- Kırsalda cinsiyet eşitliğini ve gençler için gelişim fırsatlarını,
- Kooperatifler, gıda toplulukları, üretici pazarları gibi doğrudan pazarlama yöntemlerini,
- Konuyla ilgili sivil toplum kuruluşu, kolektif, inisiyatif vb. toplulukların çabasını destekleyen ve
- Gıdamız ile ilgili bilgi edinme hakkından hiçbir şekilde vazgeçmeyen politikaların hayata geçirilmesi gerekiyor.
Dünya ve Türkiye’nin gıdası için önemli veriler:
3 milyardan fazla insan(dünya nüfusunun neredeyse %40’ı) sağlıklı bir diyeti karşılayamıyor. Kaynak:FAO
Dünya nüfusunun %55’i şehirlerde yaşıyor ve bu oran 2050’ye kadar %68’e yükselecek. Kaynak:FAO
Dünyanın %14’ü toplama, işleme, depolama ve transit sistemlerindeki yetersizlik nedeniyle gıda kaybı yaşıyor ve gıdanın %17’sis tüketici düzeyinde israf ediliyor. Kaynak: FAO
Dünya gıda sistemleri şu anda küresel antropojenik sera gazı emisyonlarının %33’ünden daha fazlasından sorumludur. Kaynak: FAO
BM’nin 2107 tarihli Genel Kurulu’nda sunulan rapora göre, pestisitlerin gıda güvenliğini sağlamakta elzem olduğunu öne süren tarım kimyasalları endüstrisinin iddiaları, yanlış ve tehlikeli biçimde aldatıcı. Prensipte, dünyaya yetecek kadar gıda üretiliyor ama adaletsiz üretim ve dağıtım sistemleri nedeniyle, ihtiyacı olanların gıdaya erişimini kısıtlayan ciddi engeller oluşuyor. İronik olarak, gıda güvenliği sorunu yaşayanların büyük kısmı, özellikle düşük gelirli ülkelerde geçimlik tarımla uğraşan çiftçiler.
Gelişmekte olan ve sanayileşmiş ülkelerde daha fazla gıda israf ediliyor. Sahra Altı Afrika, Güney Afrika ve Güneydoğu Asya’da kişi başına düşen atık yılda 6-11 kilo iken, Avrupa ve Kuzey Amerika’da tüketiciler tarafından kişi başına düşen gıda atıklarının yılda 95-115 kilo olduğu tahmin ediliyor. Kaynak:FAO
Türkiye’de bir yılda yetişen 49 milyon ton meyve, sebzenin yüzde 25-40’ı heba oluyor. Yılda israf edilen gıda miktarı ise 26 milyon ton. Bunun parasal karşılığı 214 milyar lira, çevresel maliyeti ise bilinmiyor. Kaynak:Türkiye İsrafı Önleme Vakfı